Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Merve Aydın

Merve Aydın
@Merveaydn95
Sanatı sevmeyen yaşamı sevemez.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
2 Şubat 1995
32 okur puanı
Şubat 2022 tarihinde katıldı
insanın yapıcı ve yıkıcı yanları arasında öylesi bir denge var ki, insanlığın geleceği üzerine karamsarlığa kapılmamızı engelliyor.
Reklam
Mutsuz insan, kederine karamsarlık, sevincine kaygı katar gerçeğini doyasıya yaşayamaz. Çünkü kendine karşıdır.
Savaş ya da toplumsal anarşi gibi ortamlarda bile insanlar günlük yaşamlarını sürdürmüş, dış görünümlerine özen göstermiş, âşık olabilmiş­lerdir. Ama insanın kendi içindeki kargaşa toplumsal kargaşadan daha ürkütücüdür. Bu nedenledir ki, insan evrendeki düzeni kendi yaşamında da gerçekleştirmeye çalışır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Her şeyin mantık ve irade gücü ile çözümlenebilece­ğine inanmak bir yanılgıdır. Bu, araçlardan yalnızca biridir ve tek başına kullanıldığında insanı zorlar. Mantık ve irade içimizden gelen istekle bütünleştiğinde anlam kazanır. Bu gerçekleştirilemediğinde kendimize uymayan amaçlar doğrultusunda davranmış oluruz. İstek ve yetenek birlikte oluşur. Yetenek olmayınca istek de olmaz. Salt mantığa dayalı kararlar bizim gerçeğimize uygun olmayabilir.İçimizden gelen ses, eğer onu dinlemeyi başarabiliyorsak, bize hangi doğrultuda davranmamız gerektiğini söyler.
Geçmişin insanıyla günümüz insanının sorunları elbette birbirinden farklı­dır, ama eski insanlara oranla daha mutsuz olduğumuz söylenemez... Eskiden insanlar sessizce acı çekerlerdi. Şimdi ise bunu dile getiriyor, sorunlarını tartışıyorlar. Üstelik acı çekmeyi kaderin getirdiği bir olgu olarak kabul etmiyor ve isyan ediyorlar. Bununla da yetinmeyerek mutluluğa ulaşmak için çaba harcıyorlar.
Reklam
Dünyada iki tür insan vardır: yaşayanlar ve yaşayanları seyredip eleştirenler.Seyretmek ölümü katılmak ise yaşamı simgeler!
Bir insanın kendisini yalnız hissettiği zamanlarda kendisine bir şey almak istemesi olağan bir davranış sayılabilir.Ama çıktığı gezilerde gördükleriyle ilgileneceği ve anı yaşayacağı yerde alışveriş krizine giren insanlar alkol krizine giren insanlara benzerler. Kendilerini kabul edememiş olmanın acısıyla yüzleşmeyi göze alamadıkları için boşluklarını içki ya da eşya ile doldurmaya çalışır,ama daha büyük bir boşluğa düşerler.
insanlar vardır, davranışları kronolojik yaşlarına oranla daha yaş­lıdır. Aslında bu insanların içinde baskı altında tutulan bir çocuk bulunur, ama onun varlığını farkedemezler.Çünkü bu çocuğun bilinç düzeyine ulaşarak davranışlarda varlığını göstermesi, katı, kuralcı ve baskıcı bir ortam içinde yetişmiş olan bu insanlar için asla kabul edilemeyecek bir durumdur. Hangi yaşta olursa olsunlar, bu insanlarla birlikte olmak insana kasvet verir. İhtiyar yüzlü bilgiç çocuklar ya da sıcak duygusal tepkilerden yoksun, çizgileri aşağı sarkık bir maske takmış yetişkinler aslında ölümü simgeler. O nedenle bize ürkütücü gelirler, ama bu ürküntüyü yenip de dikkatle inceleyebildiğimizde, yaşlı davranışlarının aslında çocuksu öğeler taşıdığını ve hatta bazen büyük rolü oynamaya çalışan çocukları anımsattıklarını seçebiliriz. Bir başka deyişle, yaşından daha yaşlı davranan insan aslında yaşından geridedir. Ger­çekte her yaşta her şey yaşanabilir, ama yaşını da yaşayarak!
doğum olayı, bir diğer insana tümden bağımlı ve çaba gerektirmeyen bir durumdan, ayrı bir varlık olmayı ve kendi eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmeyi gerektiren bir yaşama geçişi temsil eder. İnsanın kendi sorumluluğunun doğrultusunda gösterdiği çaba yaşamın özüdür. Ne var ki bazı insanlar bu çabayı göstereceği yerde, vaktiyle dölyatağıyla kurduğu beraberliği yaşamında da gerçekleştirmeyi yeğlerler. Böylesi bir se­çim, beraberliğin içinde yokolma anlamına gelir, ölümü simgeler.
Kendisine ayrılan zamanın sınırlı olduğunun ve bir gün yaşamının sona ereceğinin bilincinde olmak, insanı anlamlı yaşayıp yaşamadığı konusunda kaygılandırır. Anlamlı bir yaşamı gerçekleştiremeyen insan için için suç­lanır ve bu duygusuyla yüzleşmemek için pekiştirdiği ka­çınma mekanizmaları giderek kendisine daha da yabancılaşmasına neden olur.
Reklam
Gerçekten de nevrotik kişi önce çevresini kışkırtır, sonra ortaya çıkan durumdan yararlanmaya çalışır.Örneğin, kendisini haksızlığa uğramış ya da değeri farkedilmemiş bir insan görüntüsü il sergilemeye çalışan kişi bir diğer insanla beraberliğinde öyle davranışlarda bulunur ki, karşı taraf onu gerçekten horlamak zorunda kalır. Bu durum ona saldırgan davranabilme ya da kişiyi saygısızlıkla suçlama,küçümseme ve üstelik olgunluğundan ötürü kendini kutlama olanağını sağ­lar.Nevrotik kişi bu senaryolarında öylesi ustadır ki, oyununa gelmemek de insan ilişkilerinde usta olmayı gerektirir.
duygusal yoksunluk, önce ana ya da babanın beden bölgelerine, yetişkinliğe ulaşıldığında ise karşı cinsten ki­şilerle sevgi ve duygusal paylaşmanın eşlik etmediği cinsel beraberlikler kurma eğilimine dönüşür. Sevgi umudunun yitirilmiş olması sonucu oluşan bu eğilimlerin bilinçdışı kızgınlık duygularını da birlikte ta­şıması doğaldır. Bazı erkeklerin, birlikte oldukları kadına duygusal yakınlık göstermeden, hatta duygularını hiç dile getirmeden bedensel yaklaşım girişiminde bulunmalarının nedeni budur. Daha az olgunlaşmış toplum kesimlerinde bu, erkeğin kadına saldırması biçiminde bile ortaya çıkabilir. Böylesi davranışlar, geçmişte verilmeyen ve şimdi de verilmeyeceğine inanılan sevgiyi zorla alma isteğinin,bir başka deyişle, korku, güvensizlik ve öfke duygularının anlatımıdır.
Örneğin, olgunlaşamamış kadın, cinsel birleşmeden çok, birleşme öncesi ilgiye önem tanırken, olgunlaşmamış erkek tam karşıtı bir tutumla, yalnızca cinsel birleşme ve boşalma işleviyle ilgilidir. Sonunda,doğal olarak,kadın engellenmiş olur, erkek ise kendisine anlık bir doyum sağlamış olursa da ulaştığı amaç gerçek bir doyum değildir. Çünkü böylesi bir beraberlik gerçek bir ilişki değildir ve canlı bir nesne ile mastürbasyon yapmış olmaktan çok öte bir anlam taşımaz. Sonuçta, kadında olduğu gibi erkeğin yaşadığı duygu da yalnızlıktır. Gerilim gidermiş olmanın yarattığı gevşeme ve bir kadına «sahip» olmuş olmanın yarattığı zafer duygusu kısa sürer ve yerini boşluğa ve anlamsızlığa bırakır.
Gerçek yalnızlık her insanı korkutur. Buna karşılık,yalnız kalmaktan korkmak bir insandan diğerine farklılık gösterir. Kimi insan için bir bozkırın sonsuzluğunu seyretmek bile ürkütücü duyguların yaşanmasına neden olurken, bir diğeri için doğa ile başbaşa kalmak doyurucu bir yaşantıdır. Kimi insan mutlak bir sessizlikte paniğe kapılabildiği halde, bir diğerinde böyle bir durum dinlendirici bir etki yaratabilir.
özsever kişi...Bir insana sevgi duyguları geliştirirse, aslında o kişide kendisine ait özellikleri sever ya da onun kişiliğinde kendisini yaşayarak, kendisine verilmiş olmasını istediği sevgiyi ona vermeye çalışır. Dolayısıyla, bir başka insanın kişiliğinde aslında kendisini sever, özsever insan, aslında kendi anne ya da babasının özseverliğinin ürünüdür.
119 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.