Kitabı sıklıkla bırakmayı düşündüm ama sonunu merak ettiğim için bırakmadım. İyiki de bırakmamışım diyemiyorum maalesef. Bıraksam da olabilirmiş yani. Olaylar çok sarmadı beni; evet, küçük heyecanlanmalar oldu ama yetersizlerdi onlarda olmasaydı zaten sıfırı basardım (ben kimim ki sıfırı basarım, o ayrı tabii). Kitabı hep atlayarak okudum çünkü bir insan bu kadar mı drama kraliçesi/kralı olabilir. Sadece boş yapmış. Klasiklerde bile bu kadar ayrıntıya girilmiyor, işin kötü kısmı ayrıntıya girdiği yerlerin lüzumsuzluğu; en ufak duyguya koca bir sayfa edebiyat yapmış sözde edebiyat, böyle diyorum çünkü boşluktan başka bir şey değil benim için. Bir de o bayat espriler... Bir espriyi değiştirip değiştirip koyuyor önümüze, doğrusu biraz sinirlendim. Olaylara gelince başta ilgimi biraz çekmişti ama Beyza Alkoçtan ne beklersin ki! O kadar övülmesine karşın beklentimin çok altında kaldı. Karakterlerde boş, anlatım da boş (hemde çok) , olaylarda boş.
Bir de okuyucuyla kitap arasında ortak yön bulup da kitaba bağlamak amacıyla burçlardan tutun futbol, şiir, müzik, dans, regl vb. her şeyi kitaba sıkıştırmış. Bu iyi bir şeyin alameti değil. Demek istediğimi anladığınız.
Bazı yerlerde diğer kitaplarda hissettiğim bağlanma veya kendini bağdaştırma durumlarını bu kitapta da yaşamaya çalıştım ama bunun hemen ardından diğer kitaplarıma haksızlık ettiğimi hissettim ve aldattım hissine kapıldım, gerçekten çok kötüydü.
Önermiyorum. Vakit ve para kaybı. (Zaten bende ödünç aldım)