Çok satanlar listelerinde uzun zamandır üst sıralarda yer alan 1984 kitabını sonunda okumak nasip oldu:)
Günümüz fantastik edebiyat dünyasının bir nevi muadili diyebileceğim ütopik bir dünyayı ele alan romanımız, çoğunluğun bildiği üzere duygunun , sevginin olmadığı nefretin tüm hisleri kapladığı, her an izlendiğini bilen insanın kendini Büyük Birader'e adadğı, düşünmenin yasak olduğu, kelimelerin azaltılarak zihinleri daraltmayı hedef alan yeni dil olușumunun egemen olduğu bir toplumda farklı olmaya izin verilmemenin kitabı 1984.
Edebi olarak başarılı olduğunu düşünemediğim, anlatımında akıcılığın eksik olduğu, merak için
okunulacak sosyolojik bir kitap
ka, Kar, kars
Orhan Pamuk'un ilk ve tek siyasi romanımm dediği, ilk basıldığı yıllarda tepki toplamamak adına bir aşk romanı olarak tanıtılan eseri. yıllar önce okumama rağmen tesiri hala üzerimde olan , karlı günlerde yürürken hala kitabi yaşıyormuşum gibi hissettiğim kitap.
Cengiz Aytmatov'un Rusya'ya komünizm gelmesi srasında geleneklerini korumaya çalişan insanlanin
anilarını, kutsal gödüğü değerlerin yok sayıliması, mankurtlaşma (kölelere uygulanan işkence) veya
geleneklerini koruma arasındaki tercihler arasında kalmalarıı yazdığı muhteşem eser.
Kitap;bir tren istasyonunda türld isler yapmakla görevli Yedigey ve onun ebedi dostu Kazangap'ın
hikayesidir. Bozkrın kuraklığında bir köyde yaşamını sürdüren Yedigey, ebedi dostu Kazangap'ın ölümü
sonucu, üzerine düsen son vazifesi cenazeyi gömmek için devesinin surtinda yollara düsmesiyle baslyor
hikaye.
Cengiz Aytmatov'un az çok yaşamin, bilenler bir gerçekliğji tekrar anlamıs olacaklardur; birçok yazar gibi
Aytmatov da yaşadığı dönemdeki mücadelelerden, zorluklardan, savaş yaşantısından esinlenerek bir
yapıt ortaya çıkarmıştir. Aslinda kitap sadece bir günde geçen olaylar anlatır ama 'o bir gün asra bedeľ
Kitabı okurken Yedigey'in yol boyunca yasantısından aniları hatirlamasıyla bizi de o anilara götürdüğü
bir yolculuk yaşyoruz. Kitap genis içeriğe sahip. Çeșiti efsanelerden tutun da şairlerden, sirlerden hatta
bilimden bile söz etmiş yazarımız. Hemde akıcılığı bozmadan.
İlk 40 sayfasına kadar okumak için büyük bir çaba sarf ettim. Küfür,argo,kavga,tecavüz... Midem bulana bulana okudum. Her kitap bir şey anlatmak ister burda ne anlatılıyor diye merak edip bitirdim. kitap ilerledikçe baskahramanin yani Alex'in başına gelenlere çok şasırdım.Baskın bir yapıya sahip olmasına karşı herkes ondan faydalanmak istiyordu.Bunun için de sebepleri vardı, politikacılar, doktorlar ve geçmişinin çete üyeleri...
Kitap asıl bir sekilde hapishaneye düşen ve yapılan bir deney sonucu iradesine el konularak otomatikleştirilmiş bir hale gelen Alex'in yaşadığı acılar ve sıkıntıları bizlere anlattığında başlıyor bence.
Baştaki igrenclikleri saymazsak düşündürdükleri için okunmaya değer bir kitap.
İcimde bir yerlere dokundu. Gayet akıcı sade bir dili var, insanı yormayan, basit bir anlatım. Başka şekilde de aktarılamazdı bu hikaye bize çünkü eseri köylü bir insanın ağzından dinliyoruz. Samimi, sıcak, yalın anlatım uyumlu oluyor böylece. Birçok duyguyu da yaşatıyor kitap, öfke, hüzün, üzüntü, şaşkınlık. Yüreği yakan yerleri çok oldu ama yaşamak işte, bu kadar. Kitabın ismi de bu bağlamda tam olmuş bence. kitabı bitirdiğinizde bir roman okumaktan çok, o hayatı Fugui ile birlikte yaşamış oluyorsunuz.