Merhaba dostlar. Bugün okurken hem huzur bulduğum hem duygulandığım @brnalbantlar ın yazmış olduğu Aziz'in hikayesi #ikiköybirşehir kitabı ile geldim.
#kitabınkonusu
Aziz, koca yürekli küçük dev adam. Sen ne güzel bir kalbe sahipsin.
Ailesi Konya'da küçük bir köyden kalkıp İzmir'e gider ve Aziz'i Güllale Ana ve Haydar Babanın yanına kas hastalığı olan Hasan Ağasına (dayı) destek olsun diye bırakırlar. Sormazlar sadece kal derler ve kalır Aziz. Kırılmaz Nazlı Anasına vardır bir bildiği der razı gelir. Ta ki ilkokulu bitirip kardeşlerinin sünneti için İzmir'e baba ocağına varana kadar. Geri dönmek istemez. Arkada kalanları düşünmek istemez. Önüne bakmak büyük tüccar olma hayalinin peşinden gitmek ister. Okumak da istemez Aziz.
Peki Aziz istediği hayat sahip olmayı başarabildi mi?
Çocukken kendisine yüklenen o ağır yüklerin üstesinden geldi mi?
Hasan Dayısı hastalığından kurtuldu mu?
Anası dedesi onsuz neler yaşadı Aziz onları unuttu mu ?
Koca yürekli dev adam neler yaşadı dersiniz?
Ben ne okudum derseniz.
Umut, özlem, hasret, kavuşup kavuşamama arasında yaşanan o duygular, hüzün, mutluluk, azmin ve gayretin sonuçları. Aslında ben koskoca bir hayat okudum. Bizden içten yürekten yazılmış dolu bir hayat.
Gönülden tavsiyem okuyun okutun.
Kitapla ve sevgiyle kalın...
Mehmet Ramazan Yurtsever 'in yazmış olduğu #şeytanınüçgünü Kitabı ile geldim. Kalemi ile ilk kez tanışmama rağmen akıcı, anlamlı, içeriği derin 12 hikaye okudum.
Yazar kitabını Cumhuriyet'e, kızını ve ülkemin güzel kızlarına ithaf etmiş. harika bir önsöz ile karşılayan yazar şeytanı sorgulamış hatta asıl şeytanın
Çocukluğumuzdan başlayarak, hayatın her alanına değinen bizlere yol gösterici bir kitap.
Öncelikle bir yolculuk defteri almamızı ve sorularımızı ve cevaplarımızı yazmamış istemiş Selim Hoca. Bu defter sayesinde başladığımız yolculukta hayatınızı analiz ederek olumlu geri dönüşümler alacağımızı göstermiş.
En sevdiğim bölümlerden birisi içimizde ki yaralı çocuk için verilen tavsiyeler, onunla nasıl iletişime geçeceğiz, neden yaralandığını öğreneceğiz, nasıl iyileştireceğiz, onu hayata nasıl dönüştüreceğiz ve beraber nasıl mutlu olmayı başaracağımızı anlatmış. Ki hepimizin içinde kırgın yaralı bir çocuk vardır ve bizler bu yaşımıza kadar onun izleri ile büyüdük ve şuan mutlu değilsek sebebi o minik çocuk.
Korkularımızla yüzleşmeyi, zihnimizde bizi sürekli kötü eleştiren o düşünceyi kontrol altına almayı, utangaçlıklarımızı azaltmayı, çevremize ki kötü niyetli insanları tanımayı ve başetmeyi anlatarak bizlere yardımcı olacak yöntemleri anlatmış.
Çevremizde karşılaştığımız karşısındaki insanı manipüle eden insanlar vardır elbet. Bunlara gaslighting deniyor.
Karşısında ki insanın kafasını karıştırıp aciz duruma düşürmeyi seven insanlar maalesef az değil. Böyle biri ile karşı karşıya kaldığımızda onunla nasıl başetmemiz gerektiğini kendimizi koruma yollarını da okudum.
Kitap öyle 1 kerede okuyum bitsin tarzında değil mini bir ansiklopedi şeklinde ara ara açılıp okuyup analiz ve yöntemleri uygulamaya koyarak başarılı olmayı hedefliyor. Elinizden uzun süre bırakamayacağınız güzel ve etkili bir kitap tavsiyesi bırakıyorum siz dostlarıma.
Kitapla ve sevgiyle kalın...
Yazar yazdığı karakteri öyle hisstemiş ki kitabı ona ithaf etmiş. Kitabın sonuna gelince nedenini anladım.
3 kardeş Emin, Ethem, Ekrem. Zor bir çocukluk çünkü anne baba birbirini sevmiyor. Hatta anne Emin dışında hiç kimseyi sevmiyor o ailede. Emin'i o kadar çok seviyor ki istediği gibi biri yapmaya çalışıyor ve istediği kızla evlendiriyor.
Ekrem'i sevmek istemiş ama Ethem'i sevmediği için ikisine de sevgi göstermemiş. Ethem'i kendi istediği kızla evlendirmiş Ekrem de aynı şey başına gelmesin diye kız kaçırmış.
Baba yıllar önce yaptığı bir hata yüzünden eşinden korkan ne derse tamam diyen ve pişmanlığının bedelini ömür ödeyen bir karakter. Ölmek istese de ölememiş ta ki gerçeklerin ortaya çıktığı o geceye kadar.
Peki bu 3 kardeşin özellikle Ethem'in hayatını çocukluğunu elinden alan gerçek neydi?
Babalarının ölümünden sonra neler yaşadılar?
Ethem'i nasıl bir hayat bekliyordu?
Yeri geldi güldüm yeri geldi duygulandım yeri geldi sınır oldum ama kitabı ve karakterleri çok sevdim.
Herkes birbiri hakkında herşeyi biliyor aynı zamanda kimsenin kimseden haberi yokmuş gibi yaşıyorlar.
Akıcı, sade, doğal bir dille yazılmış kolay okunan bir kitaptı. Ben artık @serminyasarofficial ın bütün kitaplarını okurum.
Kitapla ve sevgiyle kalın...
Tek bir gerçekliğin karşısında hepimiz sıkışmıştık ve gülümsemeyen suratlarla bir fotoğraf karesinin içine girdiğimiz, insanların her şeyini kaybettiği, hastalandığı ya da öldürüldüğü bir tarihti.
Merhaba kitap sever dostlar. Bugün sizlere @kafkayayinevi den çıkan #ölüleridefnetmek kitabı ile geldim. Latin Amerika'nın cesur sesi Karina Sainz Borgo'nun dokunaklı, heyecan verici ilk romanı, bildiğimiz dünyanın ne kadar çabuk parçalanabileceğinin tüyler ürpertici bir hatırlatıcısı.
Adelaida'nın annesinin cenazesi karşılıyor bizi ilk sayfalarda. Cenazeden sonra yaşarken ölmüş bir vaziyette araca binmek için giderken birinin ona mezarlıklarda ki soygundan bahsetmesi ile ürperdi ve korkuyla annesinin mezarına baktı. Ve ağlamaya başladı. Annesi ve kendisi için. Artık tek kişilik bir aileydi.
Parçalanmış hayatını parçalanmış bir dünya da tek başına yaşamak zorundaydı. Her sokakta, her evde ölüm vardı.
Şehre ölü yağıyordu. Aynen öyle, metafor olmaksızın, her yere ölü yağıyordu. Peki Adelaida içinde bulunduğu şartlarda ne kadar ileri gidebilecekti?
Kitap Venezüela'nın devrim ve darbe döneminde halkın yaşamış olduğu ağır şartları anlatıyor. Dünyanın ne kadar çabuk parçalanabileceğini, insanların acımasızlığını okurken ruh haliniz de büyük dalgalanmalar yaşatıyor. Kime yerde nefes almakta zorlanırken kini yerde kalbinizin ağrıdığını hissediyorsunuz.
Dili biraz ağır olsa da içinde azıcık kasvetli bir hava olsa da vazgeçmeden devam edin derim. Son zamanların en iyi kitabını kesinlikle okumalısınız.
Kitapla ve sevgiyle kalın.