Benim yaşlı bürokrat dostum!
Kimse seni bu hapishaneden çıkaramamış. Senin bu durumda bir kabahatin yok. Termitler gibi işık alan her noktayı tıkayıp kendi dünyanı kurmuşsun. Burjuva yaşamının güvenliği, törelerin tekdüzeliği, taşra hayatının sıkıcı törenleri içinde tespih böceği gibi kıvrılıp kalmışsın. Bu kendi kurduğun kale duvarlarını rüzgârlara, kabaran dalgalara, yıldızlara karşı yükseltmişsin. Büyük sorunlarla kaygılanmak istemiyorsun. Zaten, insanlığını unutmak için kim bilir ne güçlükler çekmişsindir. Sanki başıboş dolaşan bir gezegende oturmuyormuşsun. Kendi kendine, cevabı olmayan sorular sorduğun yok. Tanıma gerek yok, sen Toulouselu küçük bir burjuvasın. Zamanında seni omuzlarından tutup silken olmamış. Şimdi bedenini şekillendiren o balçık kurumuş, kaskatı olmuştur artık. Belki önceleri içinde oturan o uykuya dalmış müzisyeni, şairi ya da gökbilimciyi artık hiçkimse uyandıramayacaktır.