Edibe Toğaç

Edibe Toğaç
@MinimalistYazar
-Yazar&Şair- Şiir kitabımı sipariş etmek isterseniz. m.kitapyurdu.com/index.php?route... -Radyo Ve Televizyon Programcılığı-
Yazar&Şair
Üniversite
Adana
Adana, 28 Mayıs
76 okur puanı
Kasım 2018 tarihinde katıldı
Tanrı kendini insanlara güçlü veya kusursuz olarak verir, seçim onlara kalmıştır...
Sayfa 120Kitabı okudu
Reklam
İmkansızlık doğaüstüne açılan kapıdır. O kapı ancak çalınabilir. Onu açan başka biridir.
Sayfa 124Kitabı okudu
Var olan hiç birşey mutlak olarak aşka layık değildir. O halde var olmayan şeyi sevmek gerekir ...
Sayfa 138Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Düşünce yüksek bir mertebeye ulaştığı halde zarafetten yoksun olabilir, o zaman da ruhlar üzerinde ki gücünü kaybeder. İşbirlikten yoksun bir güç sadece bir yüktür ...
Sayfa 328
Çaba sarf etmek bir suçtur, çünkü her eylem de bir düş ölür ...
Sayfa 382
Reklam
Hiç bir insan ötekileri anlayamaz. Şairin dediği gibi , hayat okyanusun da birer adayız; aramızda bizi tanımlayan , birbirinizden ayıran deniz vardır . Bir ruh istediği kadar bir başka ruhun ne olduğunu anlamaya çalışsın, olsa olsa kiminle iki çift laf edebileceğini öğrenmiş olur ...
Sayfa 430
Adaletin ve hakikatin ruhu birdir, zira bedbahtlık ve hakikat işitilmek için işte bu aynı dikkate ihtiyaç duyarlar. Hakikat ve adaletin ruhu belirli bir dikkat türü olan saf aşktan başkaca bir şey değildir .Taktir-i ilahinin ebedi tasarrufuyla adalet ve hakikatin ruhu bir insan hükmettiğinde , bu kişinin yaptığı herşey güzellikle bezenir. Güzellik bu dünyanın en yüce sırrıdır...
Yalnızca lütfun doğaüstü işleyişi, bir ruha kendi yok oluşundan hakikate ve bedbahtlığa dikkatli olunan bir makama geçişi sağlar. İki durum içinde aynı şey geçerlidir. Bu yoğun saf, aracısız, alicenap ve karşılıksız bir dikkattir. Ve bu dikkat, aşktır...
Bir kişiyi dinlemek kendini onun yerine koymaktır. Kendini ruhu bedbahtlık tarafından malul edilmiş, yahut edilme tehlikesine mündemiç birinin yerine koymak ise kendi ruhunu mahvetmek demektir. Bu yaşamaktan mesut bir çocuğun intiharı düşünmesinden dahi zordur.
Onları (Ölüleri) ruhumuzla hatırladığımızda, mezarlığa girdiğimizde, münasip bir şekilde yatağa yerleştirilen bir ölüyü gördüğümüzde takvayla düşünmüş oluruz . Ve lakin bazı ölü bedenlerin meşum ve groteks bir şekilde, savaş alanına fırlatılmışlığı andıran görüntüleri bizde dehşete sebep olur . Ölüm tüm çıplaklığıyla göründüğünde, beden ürperir.
Reklam
İnsan düşüncesi, bedbahtlığın hakikatini idrak edemez. Eğer biri bu hakikati idrak ederse şunu demelidir. '' Kontrol edemediğim bir takım farklı durumlara bağlı olan oyun, hangi an yahut ne olduğu fark etmeksizin her şeyi, hatta bana dair tüm şeyleri benden alabilir. Bende kaybetmeyeceğim hiç bir şey yoktur. Talih her an beni yıkıp, benim yerime de daha aşağılık ve sefil bir şey koyabilir.''
İnsanların uyku sırasında gözlemlenmesi boşuna değildir. Uykunun ölümle bazı benzerlikleri vardır . İnsan uyanıkken nasıl kolayca uykuya geçebiliyor ! Uyku belki de yararsız, doğa'ya karşı bir durum gibi görünebilir , ne de olsa bizi bütün duygularımızdan yoksun bırakıyor . Ama doğa, insanı hem yaşamak hem de ölmek için yarattığını bize öğretti . Ve doğduğumuzdan beri , ölümün benzeri bir durumu sunarak, korkumuzu yenmemiz, alışmamız için bir olanak sunuyor. Ama şiddetli bir kaza sonrasında kalbi gevşeyip bilincini kaybeden insanlar, bence ölümün gerçek yüzünü görmekten kıl payı kurtulanlardır . Böyle ani bir durumda hayattan ölüme geçiş ne acı, ne de sıkıntı verir , çünkü insan bu durumdayken zamandan başka hiç birşeyi kavrayamaz, bütün duygulardan yoksun kalır . Acı çekmek için bize zaman gerekir ve ölüme giden an öyle kısadır , öyle çabuk geçer ki onu hissetmek imkansızdır ...
Sayfa 158 - Antik batı klasikleri
Bir insanı en derinden kavramanın tek yolu sevgidir. Hiç bir kimse evmediği sürece, bir başka insanın özünü tam olarak farkına varamaz. Sevgisi yoluyla insan, sevilen kişideki temel kişilik özelliklerini ve eğilimlerini görebilecek duruma gelir ve dahası, ondaki gerçekleşmemiş olan ancak gerçekleştirilmesi gereken potansiyelleri görür. Ayrıca sevgisi yoluyla kişi, sevdiği insanın bu potansiyelleri gerçekleştirmesini sağlar. Sevdiği insanın, ne olabileceğinin ve ne olması gerektiğinin farkına vararak potansiyellerini gerçekleştirmesini sağlar...
Ölümle mi atıyorum imzamı? Hayır, ölümle bile değil. Benim gibi yaşayan bir insan ölmez: Biter, solar, bitkisel hayata girer. Bulunduğunuz yer varlığını sizsiz sürdürür, geçtiğiniz sokak görülmez olduğunuz halde yaşar, içinde yaşadığınız ev, siz olmayan sizi barındırır. Hepsi budur ve biz buna hiçlik deriz, ama bu hiçlik tragedyasını bile oynayamaz, alkışlayamayız, çünkü gerçekten hiç olduğuna bile emin olamayız; biz ki hem hayatın, hem de gerçeğin içinde biten otlarız, biz ki camların hem içine hem dışına biriken tozlarız..
Yağmurun sesinden doğan sessizlik, seyre daldığım daracık sokakta, griye çalan, giderek yoğunlaşan tekdüzeliğin içinde dağılıyor. Yaslandığım camın ve her şeyin yanında durmuş, gözüm açık, ayakta uyuyorum. Binaların kirli cephelerinden, özellikle ardına kadar açık pencerelerden kopan, ışıl ışıl, karanlık suyun iplik iplik dökülmesinin içimde hangi duyguları uyandırdığını bulmaya çalışıyorum. Ve ne ne hissettiğimi ne neyi hissetmek istediğimi biliyorum, ne de ne düşündüğümü ya da kim olduğumu. Hayatımda kıyıda köşede kalmış ne kadar acı varsa hepsi günlük hayatın hiç bitmeyen, beklenmedik fırsatlarından yararlanarak sırtlarına geçirdiği neşe kisvesinden, her tür duygudan arınarak gözlerimin önünde soyunuyor. Genellikle halinden memnun, genellikle mutlu biri olarak, içimde bitmeyen bir hüzün olduğunu fark ediyorum. Ve içimde bu tespiti yapan kişi, aslında hemen arkamda, pencereye yaslanan gövdeme eğilmiş; hafifçe dalgalanarak ağır ağır yağan, loş ve kötü havayı çizgi çizgi bölen yağmuru omzumun ya da başımın üzerinden, benimkilerden daha samimi gözlerle seyrediyor...
134 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.