Bu kitap,
Gazze sokaklarına açılan bir pencereydi.
Gazeteci-yazarın gözlerinden Gazzeyi görmek, yıkıntılar arasında dolanmak, ölümü hissetmek, açlığı duymak ve en önemlisi, bir Gazzeli gibi düşünmek adına, tarifsiz bir tecrübe oldu.
Bir kitabı bu kadar çok altı çizili cümlelerle bitireceğimi düşünmemiştim. İnsan yola nasıl çıkarsa çıksın, sadece kendi kaderini yaşamıyor, başkalarının da kaderini yaşıyor. Onların yakınlığına göre etkileniyor, hayatı şekilleniyor. Bu şekilde ya hüsrana uğruyor ya da kemâl buluyor.
Sıradan değil, farklı... Hakkı Celis, yaşamak için ölmeyi seçti. Çanakkale'ye dönmemek için gitti.
Bazen insan, tercihinin ne kadar yanlış olduğunu seneler sonra anlıyor ve giden şeyi beklemenin de boş bir uğraş olduğunu...
Bir umutla son sayfasına kadar geldim. Merak ettiğim şey şu ki, yazar bu kitabı yazarken nasıl bir ruh halindeydi? Açıkçası ilk olduğum kitabı tadında bir eser zannederek edindiğim bu eser bana hayal kırıklığı yaşattı. Sürekli değiştiği dünyasında serseri bir gölge gibi hissettim kendimi...
Bin Hüzünlü HazHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 20194,479 okunma
Kitabın öznesi kimdi? On kadar kişi... Roman da öyle bir anlatımı vardı ki, Behçet tekrar eserin öznesi olacak diye düşündüm. Ancak mahur beste başlıklı mektup, Behçet ile başlayan eserin başka biriyle bitme serüveninin nedenini anlatmış.