Türk inkılabına ilham veren ve Türk aydınlanmasının ilk meşalelerinden birisi olan ender şahsiyetlerden birisidir Ali Suavi. Çok fazla tenkide maruz kalmış, kimine göre kahraman, kimine göre hain, kimine göre serseri, kimine göre allame, kimine göre inkılab şehididir. Herkes kendi cihetinden tefsir etmiştir adeta. Mithat Cemal Kuntay'da bunlardan birisidir. Ali Suavi husûle getiren fikri aksiyonundan ziyade şahsi sergüzeştini ele almıştır. Yaşadığı zamandaki ilmi ve içtimai yapıyı, siyasi iklimi, nereden gelip nerelere uzandığını ele almıştır. Başladığı mücadele onu çok farklı yerlere sürüklemiştir. Muallimlik, muharrirlik(gazetecilik), saray müşavirliği, mekteb-i sultani (Galatasaray) müdürlüğü yapacak; azil, sürgün, takibat hepsini yaşayacaktır. Sarıklı olup softa olmayıp gayet aydın ve reformcu olması ona çok farklı bir şöhret kazandıracaktır. Kendisi gibi inkılab mücadelesine giren Namık kemal ve Ziyâ paşa münevver zatlar ile yolu kesişecek bir dönem Yeni Osmanlılar cemiyetinde birlikte hareket edeceklerdir. Fikri ayrılıklar yaşanır ve hasmane tavır alırlar bir birine karşı. Çırağan vakası ile hayatı son bulur. Mithat Cemal Kuntay Ali Suavi'yi hayatından, yazılarından ve şahitlerinden aldıkları ile bir portresini çizmiştir. Anlatımı güzel okunmaya değer bir biyografik eser. Tavsiye ederim. İyi okumalar