Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

MOR GEZEGEN

Sabitlenmiş gönderi
Barış Özcan:Pantheon'un Gizemli Gözü
       ℙ𝔸ℕ𝕋ℍ𝔼𝕆ℕ'𝕌ℕ 𝔾İℤ𝔼𝕄𝕃İ 𝔾ÖℤÜ 𝐓ü𝐦 𝐭𝐚𝐧𝐫ı𝐥𝐚𝐫ı𝐧 𝐭𝐚𝐩ı𝐧𝐚ğı>>PANTHEON "𝓡𝓸𝓶𝓪'𝔂𝓪 𝓼𝓮𝔂𝓪𝓱𝓪𝓽 𝓮𝓭𝓮𝓷 𝓿𝓮 𝓟𝓪𝓷𝓽𝓱𝓮𝓸𝓷'𝓾 𝔃𝓲𝔂𝓪𝓻𝓮𝓽 𝓮𝓽𝓶𝓮𝔂𝓮𝓷 𝓫𝓾𝓭𝓪𝓵𝓪 𝓸𝓵𝓪𝓻𝓪𝓴 𝓰𝓮𝓵𝓲𝓻 𝓿𝓮 𝓫𝓾𝓭𝓪𝓵𝓪 𝓸𝓵𝓪𝓻𝓪𝓴 𝓰𝓲𝓭𝓮𝓻." ●Yunanca’da  Pan tüm, theos ise Tanrı demektir. Dolayısıyla bu tapınak Tüm Tanrıların Tapınağı olarak adanmıştır. ●Pantheon Tapınağı, dönemin
Reklam
Hindistan ve Matematik
En ünlü Antik Hintli matematikçi Brahmagupta, 7. yüzyılda prizmaların ve diğer geometrik şekillerin hacimlerini hesaplamaya çalıştı. "O" rakamından söz eden ilk kişi oldu ve O'la çarpılan her sayının "0" olduğunu biliyordu. Bir diğer Hintli matematikçi Bhaskara (d. 1115) bir sayı O'a bölündüğü zaman sonucun sonsuz olacağını bulduğunda aradan neredeyse 500 yıl geçmişti. Bu kavramlar olmadan dünyanın modern matematiksel açıklamaları imkânsız olurdu.
ÇİN VE İNANÇ
Çinliler, usta kimyacılardı. En iyilerinin birçoğu Taoistti; yani MÖ 6. yüzyılla 5. yüzyıl arasında yaşamış Lao Tsu'nun izinden giden bir dini cemaatin üyesiydi. (Tao, "yol" anlamına gelir.) Diğerleri, Konfüçyüs veya Buddha'nın izinden gitti. Bu dini liderlerin felsefeleri, takipçilerinin evrenin araştırılmasına ilişkin tutumlarını etkiledi. Din insanların kendi çevrelerine bakışını her zaman etkiler.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
ÇİNDE DEĞİŞMEYEN YAZI SİSTEMİ:İDEOGRAF
Çin'deki yazı sisteminde "ideograf" adı verilen objeleri temsil eden küçük resimler kullanıldı. Bizim gibi alfabe kullananlara garip gelse de bu yazı sisteminde küçük resimleri yorumlamayı bilmek, çok ama çok eski Çince metinleri daha güncel metinler kadar kolay okuyabileceğiniz anlamına gelir.
ÖLÜMDEN SONRASI VE FİRAVUNLAR
Firavunların ilahi olduğuna ve öldükten sonra yaşayabildiğine inanılıyordu. Aslında dev anıt mezarlar olan piramitlerin inşa edilmesinin bir nedeni de buydu. Firavunlar, akrabaları ve diğer önemli kişiler öteki dünyadaki yeni bir hayatı beklemek için hizmetkârlar, kediler, köpekler, eşyalar ve erzaklarıyla birlikte bu dev yapıların içine yerleştirildi. Mısırlılar önemli kişilerin vücutlarını muhafaza etmek için (nede olsa ölümden sonraki hayata çürümüş ve kokmuş bir halde başlayamazlardı) cesetleri mumyalamanın yollarını geliştirdi. Bu öncelikle iç organların çıkarılmasını gerektiriyordu (beyni burun deliklerinden çekip çıkarmak için uzun bir kanca kullanılıyordu) ve çıkarılan organlar özel kaplara konuyordu. Vücudun geri kalanını korumak için çeşitli kimyasal maddeler kullanılıyordu. En sonunda ketene sarılan ceset, mezarındaki ebedi istirahatgâhına yerleştiriliyordu.
Reklam
MISIR'DA İNANÇ VE ASTROLOJİ
Mısırlıların astronomisi, Babil'deki astronomiye benzerdi ama ölümden sonraki hayata büyük ilgi duyan Mısırlılar yıldızları gözlemlerken daha çok pratik kaygılar gütmüştü. Takvim sadece en uygun ekim zamanını veya Nil'in taşma olasılığını haber verdiği için değil, aynı zamanda dini bayramları planlamalarına imkân tanıdığı için son derece önemliydi. Mısırlıların "doğal" yılı 360 gündü: On günlük üç haftada oluşan on iki ay vardı ve mevsimlerin kaymasını önlemek için yılın sonuna ekstradan beş gün ekleniyordu. Mısırlılar, evrenin dikdörtgen bir kutu şeklinde olduğuna inanmıştı. Dünya bu kutunun dibindeydi ve Nil Nehri dünyanın tam ortasından geçiyordu. Yılın başlangıcı, Nil'in taştığı tarihe denk düşüyordu ve sonunda bunu en parlak yıldız olan Sirius'un gökyüzünde yükselmesiyle ilişkilendirdiler.
MISIR VE HİYEROGLİF YAZILARI:
Mısır İlk önce Yunanlılar,daha sonra Romalılar tarafından fethedildikten sonra hiyeroglifleri okuma ve yazma yeteneği ortadan kayboldu ve neredeyse 2000 yıl boyunca anlamlarını hiç kimse çözemedi. 1789'da bir Fransız asker, Mısır'ın kuzeyindeki Rosetta yakınlarında küçük bir kasabada bir enkaz yığının arasında yuvarlak kil tabletler buldu.Üç dilde yazılmış bir bildirgeydi:hiyeroglifler ve "demotik" adı verilen bir diğer Mısır alfabesi kullanılmıştı. Londra'ya getirilen Rosetta taşı Bugün Britis Museum'da halen görülebilir.
MISIR'IN GÜCÜ=NİL NEHRİ
Mısırlılar varlığını Nil'e borçluydu. Her yıl taşan kudretli nehir, kenarlarındaki arazileri zengin alüvyonlarla tazeliyor ve bir sonraki yılın ekinleri için hazır hale getiriyordu ve Mısır çok sıcak ve kurak bir ülkeydi.
BABİLLİLER VE BİLİM
○Çentik işaretini kullandılar. ●1dakikanın 60 saniye,1saatin ise 60 dakika olduğunu söylediler. ○ Bir haftanın 7 gün olduğunu, bir çemberin 360 dereceden oluştuğunu söylediler. İnsanlar dünyayı evrenin merkezi olarak kabul ettiği müddetçe onun diğerleri gibi bir gezegen olduğunu düşünmedi. Gökyüzüne 12 parçaya böldüler ve her parçaya belirli takım yıldızlarla (veya "burçlarla") ilgili bir isim verdiler.Babilliler, gökyüzündeki noktaları birleştirerek çeşitli objelerin ve hayvanların resmini çıkardı; örneğin bir takım yıldızı teraziye, bir başkasının akrebe benzettiler. Bunun sonucunda yıldızların üzerimizdeki etkisini inceleyen astrolojinin temeli olan ilk Zodyak,yani burçlar kuşağı ortaya çıktı.
TARİHTE YAPMAK VE BİLMEK
Başlangıçta teknoloji (yani "yapmak") bilimden (yani "bilmekten") daha önemliydi. Başarılı bir biçimden ekin yetiştirebilmek, kıyafet dikebilmek veya yemek pişirebilmek için öncelikle neyi nasıl "yapmak" gerektiğini bilmek şarttır.Bazı bitkilerden uzak durmak ve bazılarını da yetiştirmek için neden bazı böğürtlenlerin zehirli olduğunu veya bazı bitkilerin yenilebilir olduğunu bilmeye gerek yoktur. Güneşin neden her sabah doğup ve her akşam battığını bilmek şart değildir.Çünkü bunlar her gün kendiliğinden gerçekleşir. Ama insanlar sadece çevrelerindeki dünya hakkında bir şeyler öğrenmekle yetinmez; aynı zamanda meraklıdır ve bilimin kalbine de merak yatar.
Reklam
SAYILAR VE CİNSİYETLER
●Eski Yunan ve Roma çağında tek sayılar "eril", çift sayılar ise "dişil" olarak nitelenmekteydi. Buna göre çift (dişil) sayılar,tek(eril) sayılardan daha zayıftı, çünkü çift sayılar iki parçaya ayrıldığında, merkezde bir sayı yer almıyordu; tek sayılar temel sayıları, bir tek bir de çift sayının toplamı tek sayıyı, iki tek sayının toplamı ise çift sayıyı veriyordu. O dönemlerde erkek çocuğun doğumu kız çocuğun doğumuna göre daha şanslı bir olay olduğundan, tek sayılar iyi bahtla bütünleştirilmekteydi. Romalı şair Publius Vergilius (Virgil) Maro (İÖ 70-19) şöyle yazar: "𝗧𝗮𝗻𝗿ı𝗹𝗮𝗿, 𝘁𝗲𝗸 𝘀𝗮𝘆ı𝗹𝗮𝗿ı 𝗱𝗮𝗵𝗮 ç𝗼𝗸 𝘀𝗲𝘃𝗲𝗿𝗹𝗲𝗿".
İlk insanlar örneğin dörtten fazla çakıltaşını sayamıyorlarmış ve 4 sayısı, çok uzun bir süre insanın sayısal algılamasının sınırı olarak kalmış.Bunun izdüşümleri tarihin çok daha ileri dönemlerine kadar uzanmıştır.Örneğin Romalılar,ilk 4 oğullarına Gaius,Lucius,Marcus,Servius gibisinden özel adlar verirlerken beşinciden itibaren ad vermede sayılara başvururlarmış:Quintus(beş),Sextus(altıncı),Octavius(sekizinci)vb.Babiller şaşılacak denli büyük sayı değerlerine dek varabilmişlerdir
●Sayma konusunda bilinen en ilkel sistem çentik atma çenterek sayma diye de tanımlanan bir'li sistemdir.Çobanlar koyunları sayarken bir kemiğin üstüne çentik atarlarmış.Doğa insana, sayılarla ilgili,olanaklı bütün modelleri(ikiyi simgelemek için kuşun kanatlarını, 3 için yoncanın yapraklarını,4 için hayvanın ayaklarını,5 için elin parmaklarını vb.) verdiğinden, insan adım adım ilerleyerek sayıların hesabını soyutlamasına ulaşmıştır.
Tarih ve Türkler
"Eski dünya kıtaları tarihinin hemen hiçbir safhası,dünya coğrafyasının hemen hiçbir önemli parçası yoktur ki orada Türkler olmasın."
MOR GEZEGEN
@Morgezegenn000·Bir kitabı okumayı düşünüyor
Son Peygamber Hz. Muhammed
Son Peygamber Hz. MuhammedEbu’l Hasan Nedvi
8/10 · 104 okunma
MOR GEZEGEN
@Morgezegenn000·Bir kitabı okumayı düşünüyor
Örnek İnsan Hz. Muhammed
Örnek İnsan Hz. MuhammedSeyda Muhammed Konyevi
9.3/10 · 93 okunma
125 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.