Bu gün yatağımdan kalktım. Çok mutluyum. Evet doğru duydunuz- mutluyum. Hiç bir şey yolunda gitmiyor, ama düşündüm ki, mutlu olmak bir seçenektir. Bunun doğruluğunu kanıtlamaya karar verdim
Banyoya gittim , yüzümü yıkadım , aynaya baktım ve gülümsedim. Gülümserken yüzüm hiç de fena görünmüyor. Bu gülümsemeyi koruyacağım. Üzerimi giyindim. Dışarı çıkacaktım. Antidünya cihazımı da yanıma aldım ( kulaklığımı ). Kapıdan dışarı çıkınca , kapının önünde bir kedi gördüm. Siyah bir kediydi. Patisi kırılmıştı. Havada sallanıyordu. Sesi zorla çıkıyordu. Galiba patisi kırılınca acıdan o kadar inlemişki sesi kısılmış. Yemek arıyordu. Yiyecek bir şey verdim. Yaklaşmaya çalıştım ama korkup kaçtı. Yiyeceği yere bıraktım. Yavaşça yaklaşıp yiyeceği yerden ağzına aldı ve kemirmeye başladı. Durup öylece izledim. Ve karar verdim ki ; hassas kalpli insanlar için mutluluk bir seçenek değildir.
"Daha çok anlat" dedim.
"Hoşuna gidiyor mu?"
"Çok. Elimden gelse seninle sekiz yüz elli
iki bin kilometre hiç durmadan
konuşurdum."
"Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?" "Gider gibi yaparız."
Yine aynı park ve aynı bank. Oturuyorum. Ne düşünüyorum biliyor musunuz? Aslında gökyüzü bazen ilgi ister. Bunu " Ben ilgi istiyorum" diye söylemez. Sadece bir şekilde belli eder. En önemliside , bunu siz farketmeden yapar. Hayır, yağmur yağdırarak yapmaz bunu. Zaten yağmur yağarken gökyüzüne bakamazsınız. Çünki o anda üzgündür , ağlıyordur ve o ağlarken seyredilmek istemez. Kimse bilsin istemez. Demin bize farkettirmeden yaptığını söyledim. Ve bunu yolda boynu bükük yürürken , yerdeki su birikintisine yansıyan gökyüzünü görünce farkettim. Neye benziyor biliyor musunuz? Farketmeden bir şiir okurken , gözünüzün önünde canlanan bazı sahnelere , bazı sözlere , bazı gözyaşlarına ve bazı, baktığınızda kaçırılan gözlere. İşte , bunlar da şiir'e yansır...