"Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir, bilir misin? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım günahlar, yarım iyiliklerdir. Sonuna kadar git be insan, avara et ve korkma! Tanrı, baş şeytandan çok, yarım şeytandan iğrenir!"
İnsan ezilip mahvedilmek, ona, en korkunç bir katili bile duyunca titretecek kadar ağır bir ceza verilmek istenirse, gördüğü hizmetin tamamıyla anlamsız, tamamıyla faydasız olduğu duygusunu vermelidir.
bugün portör tahlili için yine çubuğu elime aldım. yaklaşık 6-7 senedir meslek gereği düzenli olarak yaparım. çubuğu her elime alışımda hayatımdan bir senenin daha gittiğini, yitenleri, kalanları düşünürüm, sonra da bu senenin benim senem olacağını söyleyip bu tasarım harikasını dübürüm ile buluştururum. her seferinde de "bu sene son olacak" der, dönüp dolaşır alırım elime zamazingoyu. ama bu sefer farklı, bu sene büyük oynuyorum, kasa küçük betler büyük. ne yapıp ne edip hayatımın en fırtınalı dönemlerinde -yetmezmiş gibi- kaderin bana ateşli bir sevişmenin ardından kondurduğu minik buseyi andıran bu aletten kurtulmalıyım.
“yazgım böyle benim!
herkes, çocukken de yüzümde kötülük işaretleri buluyordu,bunlar yoktu aslında,
ama seziliyorlardı,
onlar da oluştular.
ben alçak gönüllüydüm,
beni oyunbazlıkla suçluyorlardı:
suskun biri oldum.
iyilik ve kötülüğü derinden algılayabiliyordum:
kinci oldum.
sevinçsizdim,diğer çocuklar, neşeli, konuşkandılar;
kendimi onlardan üstün görüyordum,
beni onlardan aşağı görüyorlardı:
kıskanç oldum.
bütün dünyayı sevmeye hazırdım,
beni kimse anlamadı:
bende nefreti öğrendim.
...
şenliksiz gençliğim,
kendimle, dünyayla dalaşmakla geçti;
en güzel hislerimi alay edilmekten korkarak,
içimin derinliklerine sakladım:
onlar da orada öldü.
doğruyu söylüyordum,
bana inanmıyorlardı:
aldatmaya başladım.”