Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Müderris İdris

Yüzleştiğiniz her şeyi değiştiremezsiniz, ama yüzleşmeden hiçbir şeyi değiştiremezsiniz.
Reklam
Odaklanamayan in­sanlar basit otoriter çözümlere daha fazla yönelecek, bu çözümler başarısız olduğunda da durumu açık seçik göremeyeceklerdir.
Hangi alanda, hayatın hangi bağlamında olursa olsun önemli olanı yapmak için dikkatimizi doğru şeylere verebilmemiz gerekiyor. ... Bu olmadığında herhangi bir şeyi yapmak çok zorlaşıyor."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Oregon Üniversitesi'nde görev yapan Profesör Michael Posner tarafından gerçekleştirilen bir çalışmada, bir şeye odaklan­mışken dikkatiniz dağıldığında aynı odaklanma durumuna geri dönmenizin ortalama yirmi üç dakika sürdüğü ortaya çıkmış.
Aslına bakarsanız dikkatinizin üstüne günbegün asit boşaltan bir sistemin içinde yaşıyorsunuz; sonra da suçu kendinizde arama­nız, dünyanın dikkati eriyip giderken kendi alışkanlıklarınızla ilgi­lenmeniz gerektiği söyleniyor. Tüm bunları öğrendiğimde, odaklan­ma becerimizi nasıl artıracağımız konusunda okumuş olduğum tüm kitaplarda bir boşluk olduğunu fark ettim. Kocamandı bu boşluk. Yaşadığımız dikkat krizinin, bahsi geçen daha büyük kuvvetlerde yatan asıl nedenlerinden bahsetmeyi çoğunlukla ihmal etmişlerdi. Öğrendiklerime dayanarak, dikkatimize zarar veren on iki derin kuvvet bulunduğu sonucuna vardım. Bu sorunu uzun vadede çöze­ bilmek için bu kuvvetleri anlamamız -ve sonrasında hep birlikte ön­lerine geçmemiz- gerektiğine inanmaya başladım.
Reklam
Obe­zite bundan elli yıl önce çok nadirken, günümüz Batı dünyasında çok sık görülmeye başladı. Bunun nedeni birdenbire açgözlü veya kendini tutamaz hale gelmiş olmamız değil. "Obezite tıbbi bir salgın değil - toplumsal bir salgın. Kötü gıdalarımız var örneğin, öyle olunca da insanlar şişmanlıyor tabii." Yaşam tarzımız ciddi ölçüde değişti -sunulan gıdalar değişti, yürümenin veya bisiklete binmenin zor olduğu şehirler inşa ettik- ve çevremizdeki bu değişimler vücut­larımızda değişimlere yol açtı. Dikkat ve odaklanma konusundaki değişimlerde de buna benzer bir şeyin söz konusu olabileceğini söy­ledi Joel.
Kitap okumak gibi uzun sü­reli odaklanma gerektiren faaliyetler yıllardır düşüşteydi.
Uygarlığımızın üstünü kaşıntı tozu kaplamış da, kaşınan zihinlerimizi sallayıp durmaktan, önemi olan şeylere ilgi göstere­mez hale gelmişiz gibi hissediyordum.
Hayatı Allah'sız hale getiren, Allah'ı kale almayan gidişat varlığını en güçlü biçimiyle önce dilde gösterdi; sonra da sanatta. Yakın zaman öncesine kadar keyifle dinlenen şarkılar, türküler bir şekilde de olsa Allah'tan bahsederdi ama artık öyle değil. Eskiden şairler Ölüm Allah'ın emri, ayrılık olmasaydı; Mevlam gör diyerek
Pagan teriminin bir diğer kullanılışı ise genellikle dindar çevrelerce yapılan bir tanımlama doğrultusundadır. Buna göre pagan, mateıyalizm, modernizm, sekülerizm ve bunlar doğrultusunda gelişen ve akılcılık, liberalizm, bireysellik ve benzeri parametrelere dayalı anlayışı adeta üstün değer olarak kutsayan Batı paradigmalarının ürettiği insanı ifade etmektedir. Bu doğrultuda maddenin, bireysel çıkarın, sermayenin ve teknolojinin alabildiğine esiri olan günümüz insanı pagan bir birey, böylesi bireyler üreten çağdaş Batı kültürü ise pagan/paganist bir kültür olarak değerlendirilmektedir.·
Reklam
Örneğin Müslüman halklar arasında, Kur'an'daki temel yaklaşıma muhalif olmasına rağmen, çeşitli su kaynaklarının, ağaçların, taşların, yatırların, mezarlıkların, üstte taşınılan birtakım objelerin ve benzeri şeylerin tapınma unsuru olarak kullanılması, kutsiyetin onlarda bir şekilde tezahür ettiğine inanılması, onlara tazimde bulunulup yakarılması ve duanın kabulünde onların aracı unsurlar olarak değerlendirilmesi, İslam öncesi dönemlere ait pagan geleneklerin halk arasında hala sürdürüldüğünün kanıtıdır. Bütün bunlar, paganizmin günümüzde de doğrudan ya da dolaylı olarak var olmayı sürdüren bir olgu olduğunu göstermektedir.
Ankara Okulu
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla Alemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun. (O) Rahman'dır, Rahim'dir. Din gününün sahibidir. (Ya Rabbi) , Ancak sana kulluk eder, ancak senden yardım isteriz . Bizi doğru yola ilet. Nimet verdiğin kimselerin yoluna. Kendilerine gazabedilmiş olanların ve sapmışların yoluna değil. (Fatiha , 1- 7) Rabbimiz, unutur ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma ! Rabb'imiz bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme ! Rabb'imiz , bize gücümüzün ye tmediği şeyleri yükleme ! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı ı Sen bizim mevlamızsın ! Kafirler toplumuna karşı bize yardım eyle' (Bakara, 286)
Pınar
Kur'anı: bir yaklaşımla ifade etmek gerekirse, önemli olan ve üzerinde durulması gereken, Allah'ın mülkü olan insanın, Allah'ın mülkünde asice, hoyratça, sorumsuzca davranma ve yaşama tasavvuru ve bu tasavvurun şekillendirdiği bir yaşama tarzının bugünün insanlığını çepeçevre kuşatmış olmasıdır.
Köleciliğin felsefi temelleriyle ve inanç boyutuyla da sistemli bir anlayışa ulaştığı Antik Yunan toplumunda, Yunanlı olmayan herkesin potansiyel köle olduğu anlayışı egemendi. Yunanlıların üstünlük duygusu ve Yunanlı olmayanları ifade eden barbarların doğaları gereği güce itaate hazır oldukları düşüncesi, Yunan köleciliğinin temel kabullerinden
Çok zengindiler. Güçlüydüler. Bilgide çok ileriydiler; bilim ve teknolojide müthiştiler. Diğer insanlarla karşılaştırdıklarında kendilerini çok farklı ve değerli buluyorlardı. Şımardılar; hak-hukuk tanımaz oldular. Kendilerini her zaman haklı, başkaları ise her zaman haksız bulmaya başladılar. Durumun farkında olan birisi, gidişatın yanlışlığı konusunda kendilerini uyardı: Yapmayın. Aklınızı başınıza alın. Durumunuzu düzeltin dedi. Ama söz dinlemediler. Durumlarını değiştirmeye hiçbir şekilde yanaşmadılar. Üstelik uyaranı yanılmakla, akılsızlıkla suçlayıp; hak, hukuk, adalet, ahlak gibi şeylerin modası geçmiş saçmalıklar olduğunu savundular. Uyarıcı, Gidişatınız kötü, düşünceleriniz yanlış; kendinizi mahvedeceksiniz. Felaketin bulutlan üzerinizde dolaşıyor ama görmüyorsunuz, görmek istemiyorsunuz. Felaket gelince hiç olduğunuzu anlayacaksınız; o zaman biliminiz, zenginliğiniz, gücünüz, imkanlannız hiçbir işe yaramayacak dediyse de aldırmadılar. Saçmalama, bize kim ne yapabilir. Gücümüz karşısında kim durabilir? Üstelik biz yanlış iş yapmıyoruz; bunlan elde etmek için nice emekler sarf ettik dediler. Ve bir gün ufku bulutlar sardı. Güldüler. Uyancıya gülüp; sen azaptan bahsediyorsun, halbuki bunlar rahmet dediler. Ama yanıldılar; rahmet dedikleri felaketti. Bir anda her şey alt üst oldu. Sanki tüm yaşananlar bir hayaldi. Kendilerinden geriye hiçbir şey kalmadı. Hiç yaşamamış gibi oldular.
Sayfa 9 - AçılımKitabı okuyor
392 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.