Müderris İdris

Birinci Dünya Savaşı'nın şartlarında tüm İslam coğrafyasına zorla ve hile ile kabul ettirilen sistemler, yaşadığımız yüzyıl boyunca derin acılara sebep olmuş ve bu sistemler, bugün artık sürdürülemez bir noktaya gelmiş bulunmaktadır. Ulusçuluk, ulusalcılık, milliyetçilik, laiklik ve laikçilik gibi, İslam dünyasının yabancısı olduğu kavramlar, sistemler ve uygulamalar ciddi bir analize tabi tutulmadan da Kürt sorununu çözmek mümkün değildir
Reklam
Dünü bilmeden bugünkü durumumuzu anlamamız, bugünkü durumumuzu doğru bir şekilde tespit etmeden de yarınlarımızı kurgulamamız mümkün değildir.
“Nitekim Frenk taifesi, Hicretin 492. yılının 22 Şaban ayına gelen Cuma günü (15 Temmuz 1022), kırk günlük bir kuşatmadan sonra kutsal kenti ele geçirmiştir. Kentten sürülenler, bundan her söz ettiklerinde hâlâ titre “titremekte ve sokaklara yalınkılıç dağılarak, erkekleri, kadınları ve çocukları boğazlayan, evleri yağmalayan, camileri talan eden bu zırhlı sarışın savaşçılar sanki hâlâ gözlerinin önündeymişçesine, bakışları sabitleşmektedir. Katliam iki gün sonra bittiğinde, kent surlarının içinde tek bir Müslüman bile kalmamıştır. Bunlardan birkaçı, saldırganların yerle bir ettikleri kapılardan dışarı süzülmek için karışıklıktan yararlanmıştır. Başka binlercesi ise, evlerinin önünde veya camilerin yakınında, kan göllerinin içinde cansız yatmaktadır. Bunların arasında çok sayıda imam, ulema ve bu kutsal yerlerde sofuca bir inziva hayatı yaşamak üzere ülkelerinden ayrılarak buraya gelmiş olan mutasavvıf dervişler vardır. Hayatta kalabilenlerin sonuncuları, en beter işleri yapmaktadırlar: Yakınlarının cesetlerini sırtlarında taşımak, onları kabirlere gömmek değil de, belirsiz yerlerde üst üste yığarak yakmak, sonra da kendilerinin katledilme veya köle olarak satılma sıralarının gelmesini beklemek.”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tanrı, kötülüğün ve ıstırabın mey­dana gelmesinden memnun olduğu için değil, bizim görme­diklerimizi gördüğü için bütün bu olanların gerçekleşmesine müsaade ediyor. Tanrı fotoğrafın tamamını görüyor, biz ise fotoğrafın ancak bir pikselini, çok küçük bir kısmını görebi­liyoruz. Bunu idrak etmek inanç sahibi kişilerde manevi ve zihni bir sükunet peyda ediyor, çünkü inanan kişi anlıyor ki dünyada gerçekleşen her şey, üstün İlahi inayete istinaden, üs­tün İlahi bir hikmetin dahilinde cereyan ediyor. Bunu kabul etmeyi reddetmek, aslında mizoteisti kibir ve bencilk bata­ğına saplanmasına ve nihayetinde, bir çaresizliğe sevk ediyor. İmtihanı geçmeyi başaramıyor ve Tanrı'ya olan nefreti ona Tanrı'nın aslında kim olduğunu unutturuyor, İlahi hikmetin, merhametin ve lütfun hakikatini görmezden gelmesine vesile oluyor.
Sayfa 33 - Ekin YayınlarıKitabı okuyor
Sünnet, bize sadece kulluk görevlerimizi değil, hayatı yani dünya ve âhireti bir bütün olarak ve kulluk çerçevesine ters düşmeyecek şekilde değerlendirmeyi örneklendiren ve öğreten bir kaynaktır.
Sayfa 3 - NidaKitabı okuyor
Reklam
Reklam
392 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.