Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muhammed S. YAVUZER

Muhammed S. YAVUZER
@Muhammed9
öğrenci
1999
3 okur puanı
Mart 2019 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
Tabii, tabii tabii tabii tabii tabii tabii. Ben varım, Selim var sonra Turgut, Metin de var, Süleyman Kargı, Hikmet, aa, Hikmet de var Hikmet de var. Var var, meyhanedeyiz, meyhanede. içiyoruz. Dört büyük roman, üstüne iki şişe şiir içmişiz nasılız biliyor musun? Ben, ben Romanlarda Yaşayanlar diye bir romanım var romanım, onu anlatıyorum. Süleyman Kargı büyük bir ciddiyetle beni dinliyor, Selim Selim, her zamanki gibi benimle alay ediyor, alaycı. Hikmet, Hikmet Bilge'yi düşünüyor. Metin, Metin içmeye devam ediyor. Biraz daha patlıcan salatası söylüyor. Sonra Coşkun geliyor, "Ey Zavallı Milletim!" diye onun meşhur bir tiradı var ya, onu söylüyor. Ben, ben ben diyorum ben öldüm. Ben öldü? öldüm öldüm. öldüm diyorum ama yaşamaya devam ediyorum. Kimseye dinletemiyorum, kimse beni dinlemiyor. Dinletemiyorum kimseye, dinlemiyorlar beni. Dinlemiyorlar beni beni, beni dinlemiyorlar, Beni dinlemiyorlar...
Oğuz Atay
Oğuz Atay
Reklam
Uçak kazası ve Müslüman'ın Hatası
Haberlerde her gün var olan trafik kazalarını görüyoruz. Öyle sıradanlaştı ki artık önemsemiyor ve şaşırmıyoruz. Fakat aynı gün içinde uçak kazasının haberi, yalnızca belli ülkelerde değil tüm dünya basınında yerini alıyor. Bizlerin dikkatini çekiyor, unutulmaz bir hal alıyor. Fakat uçak kazasının bu kadar göze çarpmasının sebebi en güvenilir
Uzmanların da Algıları Yönetiliyor mu? İlişkisel ve mekânsal algılarımızın bu hızlı değişiminde uzmanların oynadığı rol kritiktir. Uzmanlar, neoliberal ve kapitalist dünyanın değerleriyle uyumlu bir toplumun oluşturulmasında algı yönetmenleri ve manipülatörler olarak önemli bir görev yükleniyor. Pek çok uzmanın bunun farkında bile olmaması,

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Aidiyet ve Filistin
Dünya devletleri daima kendi vatandaşına imtiyaz tanır. Her din kendi inananına imtiyaz tanır. Her dinin mezhebi kendi mensuplarına imtiyaz tanır. Bu il, ilçe, köy ve mahalle olarak devam eder ve her aile kendi üyesine imtiyaz tanır, yardımcı olur. Bu yüzden aidiyet çok önemlidir. Buraya kadar bir sorun yok. Bir yerden bir imtiyaz almak
SÜREKLİ HATIRLAMALIYIZ DA
"Girdiğim zahmet yüzünden yakılmama yol açabilecek laflar etmeye başlayacaksan hayır. Ancak itfaiye sisteminin kendisi bir şekilde yakılabilecekse dinleyebilirim seni. Kitap kopyaları basıp ülkenin dört bir yanındaki itfaiyecilerin evlerine saklamak suretiyle bu kundakçıların arasına şüphe tohumları ekmemizi öneriyorsan, bak o zaman bravo
Reklam
BATI'NIN YAŞAM TARZINI DEĞİL, ÇALIŞMA TARZINI BENİMSEMELİYDİK.
İslam tabiata dönük bir din, Kur'an ise gözlem ruhuna sahip bir kitaptır. Kur'an'da geçen ve bir dini metin için oldukça sıradışı olan "bakın, gözlemleyin, seyahat edin" gibi çağrıları hatırlatmak isterim. Diğerleri bu çağrıya kulak vermişken, biz dinlemedik. Batı'nın gücü öncelikli olarak ordularının veya
ANCAK YAZIKLAR OLSUN Kİ ONLAR TARAFSIZMIŞ.
Savaş öncesini, savaştan 10-15 yıl önceki durumu hatırlıyor musunuz? O zamanlar artık Ahmed, Muhamed, Salih gibi isimlere rastlamak zordu, birtakım suni, plastik isimler revaçtaydı, burada o isimleri anmayacağım. Biz, bize ait güzel isimleri reddedip çocuklarımıza garip garip isimler vererek galiba onların arkasına saklanmayı ve kökenlerimizden
Mevzu avrupalı olmayışımız değil, Müslüman olmamız.
Slovenya ve Hırvatistan ayrılınca Yugoslavya'nın dağılması da kaçınılmaz oldu. Biz, Bosna'nın kaderi demokratik bir yolla tayin edilebilsin diye referandum düzenledik. Üçte ikilik bir çoğunlukla (tam olarak %64,4) Bosna Hersek vatandaşları Mart 1992 yılında yapılan referandumda ülkenin bağımsızl ğından yana oy kullandı. Akabinde Bosna
BEN ANLAYABİLİYORSAM ONLARDA ANLAR, BEN ÖĞRENMİŞSEM ONLARDA ÖĞRENİR.
Çok değişik yerlerden gelen akıllı, çalışkan gençlerle bir aradaydım ama bir türlü onlarla istediğim gibi ilişki kuramıyordum. İyi'yi mi yoksa Kötü'yü mü oynamam gerektiğini bilemedim. Yalpalayıp durdum. Bir süre çok efendi, temiz, çalışkan, çok okuyan, kültürlü, yakışıklı çocuk oldum. O dönem daha çok kızlarla yakınlaşabildik. Ama
ANDAN KOPMA ÇABASI VE GEREKÇESİ
Gelecekte bir hedef göremediği için kendini çöküşe bırakan bir insan, kendini geçmişe yönelik düşüncelere dalmış buluyor­du. Farklı bir bağlamda, geçmişe dalmaya, olanca dehşetiyle bu­ günü daha az gerçek kılmaya yönelik eğilimden söz etmiştik. Ama bugünü gerçekliğinden koparmanın belli bir tehlikesi var­dır. Kamp yaşamında olumlu bir şeyler
Reklam
-YAŞANMAMIŞ HAYATA ÖVGÜ-
DIŞARDA ARADIKLARIMIZ ASLINDA ZİHNİMİZİN İÇİNDEKİLER Tüm aşk hikâyeleri hüsran hikâyeleridir. Ebeveynlerle çocuklara ilişkin hikâyeler de aslen birer aşk/sevgi hikâyesidir ve Freud'a göre şekillendirici hikâyelerdir bunlar. Âşık olmak varlığından haberdar olmadığınız bir hüsranın (şekillendirici hüsranların ve onları kendi kendinize
İLKEL KABİLE REİSİNİN MEDENİYETE (?) BAKIŞINDAN...
Bizim dilimizde “Lau” benim demektir, ama aynı zamanda da senin demektir. Oysa Papalagi’nin (medeni insan¿) dilinde bu senin ve benim gibi aynı anlama gelen tek bir söz bile yoktur. Benim olan yalnızca ve tek başına bana ait­tir, senin olan ise yalnızca ve tek başına sana. Onun için Papalagi, kulübesinin çevresindeki her şeye “benim” der. Bunlar
ÇOCUKLUĞUN YAPAY OLANI
1860'a gelindiğinde Avrupa, kölelik kurumunu çoktan kaldırmıştı ve Birleşik Devletler'in de aynısını yapmasına ramak kalmıştı. Yirmi yıl daha sürmezdi. Niçin sürmeyeceğine dair pek çok sebep sayılabilir ama bana göre en ilginç olanı şu basit gerçektir: Yalnızca adları özgür olan ücretli köleleri kullanmak daha ucuza mal oluyordu. Üstelik
HAYATIN ERKEN BİR DÖNEMİNDE BİRBİRİNDEN AYRILMIŞ BİLİNÇSİZ BİR KİTLENİN İLERLEYEN YILLARDA AYNI UĞURDA BİR ARAYA GELMELERİ PEK DE OLASI DEĞİLDİR Öğretmenlikten emekli olduktan kısa bir süre sonra Conant'ın 1959 yılında yazdığı, kitap uzunluğundaki The Child, the Parent and the State [Çocuk, Ebeveyn ve Devlet] başlıklı makaleyi okumaya
Machiavelli der ki
İnsan sorabilir, nasıl oldu da Agathokles ve benzerleri, sayısız iha­net ve zulümden sonra yurtlarında güven içinde uzun zaman yaşaya­ bildiler, dış düşmanlarına karşı kendilerini savunabildiler ye hiçbir fesatlığa meydan vermediler. Oysa onlar kadar zalim pek çok baş­kası, bırakın savaşın bunalımlı dönemlerini, barış zamanında da taht­larını
33 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.