Muhammed doğan

Muhammed doğan
@Muhammed_Doan
Sadece kendi doğrunla kal.
Vara yoğa gönül koyup incinme, yüreğini hoş tut. Dünyadaki her kemalin sonu, nihayet yoktur.
Reklam
Hafız Divanı
Hafız DivanıHafız-ı Şirazi
8.7/10 · 636 reads
Yedincisi: Senin hayatına verilen cüz'i ilim ve kudret ve irade gibi sıfat ve hallerinden küçük numunelerini vahid-i kıyasî ittihaz ile, Hâlik-ı Zülcelâlin sıfat-ı mutlakasını ve şuun-u mukaddesesini o ölçüler ile bilmektir. Meselâ sen cüz'i iktidarin ve cüz'î ilmin ve cüz'i iraden ile bu haneyi muntazam yaptğından, şu kasr-ı âlemin senin hanenden büyüklüğü derecesinde şu âlemin ustasını o nisbette Kadir, Alim, Hakim, Müdebbir bilmek lâzımdır.

Reader Follow Recommendations

See All
Netice: Madem dünyada hayat var, elbette insanlardan hayatın sırrını anlayanlar ve hayatını sû-i istimal etmeyenler, dâr-ı bekada ve Cennet-i baki vede hayat-ı bâkiyeye mazhar olacaklardır. Amenna!
Hem madem göz ile görünen bu hadsiz in'amlar, ihsanlar, lütuflar, keremler, inayetler, rahmetler, perde-i gayb arkasında bir Zat-t Rahman-ı Rahimin bulunduğunu sönmemiş akıllara, ölmemiş kalblere gösterir. Elbet-te in'amı istihzadan ve ihsanı aldatmaktan ve inayeti adavetten ve rahmeti azaptan ve lütuf ve keremi ihanetten halâs eden ve ihsanı ihsan eden ve nimeti nimet eden bir âlem-i bâkide, bir hayat-ı bâkiye var ve olacaktir.
Reklam
Hem anlarsın ki, şu dünyadaki tezyinat, yalnız telezzüz veya tenezzüh için değil. Çünkü, bir zaman lezzet verse, firakıyla bir çok zaman elem verir. Sana tattırır, iştahını açar, fakat doyurmaz.Çünkü, ya onun ömrü kısa, ya senin ömrün kısadır. Doymağa kâfi değil. Demek kıymeti yüksek, müddeti kısa olan şu tezyinat ibret içindir, şükür içindir. Usûl-i daimisine teşvik içindir. Başka, gayet ulvi gayeler içindir.
Nasıl ki bir kitap -bahusus öyle bir kitap ki, her kelimesi içinde küçük kalemle bir kitap yazılmış, her harfi içinde ince kalem ile muntazam bir kaside yazılmış kâtipsiz olmak son derece muhaldir. Öyle de, şu kâinat, nakkaşsız olmak son derece muhal ender muhaldir. Zira bu kâinat öyle bir kitaptır ki, her sahifesi çok kitapları tazammun eder. Hattâ, her kelimesi içinde bir kitap vardır. Her bir harfi içinde bir kaside vardır. Yeryüzü bir sahifedir, ne kadar kitap içinde var. Bir ağaç bir kelimedir, ne kadar sahifesi vardur. Bir meyve bir harf; bir çekirdek bir noktadır. O noktada koca bir ağacın programı, fihristesi var. işte böyle bir kitap, evsaf-ı celal ve cemale, nihayetsiz kudret ve hikmete malik bir Zat-ı Zülcelâlin nakş-ı kalem-i kudreti olabilir, Demek, âlemin şuhûduyla bu iman lâzım gelir; illâki dalaletten sarhoş olmuş ola...
"Ey arkadaş! Demek, bu muvakkat memleket bir tarla hükmündedir. Bir talimgâhtır, bir pazardır. Elbette arkasında bir mahkeme-i kübra, bir saadet-i uzma gelecektir. Eğer bunu inkâr etsen, bütün zabitlerdeki cüzdanları,defterleri, techizatları, düsturları belki şu memleketteki bütün intizamat, hattâ hükâmeti inkâr etmeğe mecbur olursun ve bütün vâki olan icraatin vücudunu tekzib etmek lâzım gelir. O vakit sana, insan ve zişuur denilmez Sofestâilerden daha akılsız olursun.
Ahiret
Hiç mümkün müdür ki, raiyetin en büyüklerinden en büyük amellerini muhafaza etmesin, muhasebe etmesin, mükâfat ve mücazat vermesin. Halbuki, o zatin izzetine ve gayretine dokunacak ve şe'n-i merhameti hiç kabul etmeyecek muameleler, O büyüklerden sudur ediyor. Burada cezaya çarpmıyor. Demek, bir mahkeme-i kübraya bırakılıyor.
Ahiret
Giden gelmez, gelen gider. İşte bu hâl, şu vaziyet kati gösteriyorki, şu misafirhane ve şu meydan ve şu meşherlerin arkasında daimî saraylar, müstemir meskenler, şu numunelerin ve suretlerin halis ve yüksek asıllarıyla dolu bağ ve hazineler vardır. Demek burada çabalamak onlar içindir. Şurada çalıştırır, orada ücret verir. Herkesin istidadına göre orada bir saadeti var.
Reklam
Namaz
BİRİNCİ NÜKTE: Namazın manası, Cenab-ı Hakkı tesbih ve tazim ve şükürdür. Yani, celâline karşı kavlen ve filen "Sübhanallah" deyip takdis etmek; hem, kemaline karşı lâfzen ve amelen "Allahu ekber" deyip tazim etmek; hem, cemaline karşı kalben ve lisanen ve bedenen "Elhamdülillâh" deyip şükretmektir. Demek tesbih ve tekbir ve hamd, namazın çekirdekleri hükmündedirler. Ondandır ki, namazın harekât ve ezkârinda, bu üç şey her tarafında bulunuyorlar.
Elhasıl: Her kim hayat-ı faniyeyi esas maksat yapsa, zâhiren bir Cennet içinde olsa da manen Cehennemdedir. Ve her kim, hayat-ı bâkiyeye ciddi müteveccih ise, saadet-i dâreyne mazhardır. Dünyası ne kadar fena ve sıkıntılı olsa da, dünyasını Cennetin intizar salonu hükmünde gördüğü için hoş görür, tahammül eder, sabır içinde şükreder..
Namaz
Zira, bin adamın iştirak ettiği bir piyango kumarına yarı malını vermek, akıl kabul ederse; halbuki, kazanç ihtimali binde birdir. Sonra yirmi dörtten bir malını, yüzde doksan dokuz ihtimal ile kazancı musaddak bir hazine-i ebediyeye vermemek; ne kadar hilâf-ı akıl ve hikmet hareket ettiğini, ne kadar akıldan uzak düştüğünü, kendini âkıl zanneden adam anlamaz mı? Halbuki, namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır. Hem cisme de o kadar ağır bir iş değildir. Hem, namaz kılanın diğer mübah dünyevi amelleri, güzel bir niyet ile ibadet hükmünü alr. Bu surette bütün sermaye-i ömrünü, ahirete mal edebilir, Fâni ömrünü, bir cihette ibka eder.
Elhasıl, ahiret gibi dünya saadeti dahi ibadette ve Allah'a asker olmaktadır.
Demek iman, bir manevi tûba-i Cennet çekirdeğini taşıyor. Küfür ise, manevi bir zakkum-u Cehennem tohumunu saklıyor.
257 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.