Muhammet Ali Ünüvar

Peçeneklerin Türk olduğu uzun uzadıya ispata lüzum yoktur. Onların yaşayış tarzları ve şahıs adları bunu açıkça gösterir. Peçeneklerin yaşayış tarzları, Orta Asya'da ve Deşt-i Kıpçak'ta vaktiyle hayat süren göçmen Türklerinkine benze­diği gibi, bugünkü Kazak Kırğızlarınkine de çok yakın olsa gerektir. Peçenek başbuğlarının, diğer Türk zümrelerinde de bulduğumuz: Korkut, Kaydu (m), Karabay, Çoban ve Turak gibi adlar taşıdığını biliyoruz. Elde mevcut kaynaklar bunların Türk olduklarını bildiriyorlar.
Sayfa 23 - İstanbul Devlet BasımeviKitabı okuyor
Reklam
Burada meşgul olduğumuz Peçenek zümresi, Hunlar, Moğollar, Osmanlı Türkleri kadar, müdekkiklerin nazarı dikkat­lerini celbedememişlerdir. Vakıâ, Peçeneklerin tarihteki rolleri, isimlerini saymış olduğumuz kavimlerinki kadar değildir;fakat Peçeneklerin de dünya tarihinde ihmal edilmeyecek mevkileri vardır. 200 yıla yakın Deşt-i Kıpçak'ta oturan bir zümre, işgal etmiş olduğu coğrafî mevkiinin icabı olarak. Şarkî Avrupa tarihinde mühim bir rol oynamış olması gayet tabiî­dir.
Sayfa 16 - İstanbul Devlet BasımeviKitabı okuyor
Osmanlı İmparatorluğu, şeriatla ondan tamamen bağımsız bir biçimde gelişen seküler hukukun yan yana yaşadığı tipik bir modern-öncesi İslami yönetim özelliği göstermekteydi. Bu seküler hukuk, "kanun"du. Dini bir topluluğun hukuku olan şeriattan farklı olarak kanun, imparatorluğun hukukuydu.
Sayfa 30 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Osmanlı Devleti'nin menşe; meselesini ele alan ilk Osmanlı kronikleri, XV. yüzyılda, yani kuruluştan 100-150 yıl sonrasına ait bulunmaktadır.Bu kaynaklar çoğu defa birbirleriyle irtibatlı olarak menşe meselesini ele alırken kuvvetli bir Türkmen/Oğuz geleneğini ortaya koymuşlar ve beyliğin meş­ru zeminini bu etnik yapıda aramışlardır.
Sayfa 152 - Kitabevi YayınlarıKitabı okudu
Saruhanoğulları, 1300 yıllarında Manisa bölgesinde faaliyet gösterip Manisa'yı zabtettikten sonra bölgedeki güçlü Türkmen beyliklerinden biri olmuşlardı. Özellikle Bizans'a karşı düzenledikleri akın seferleri yanında denize açılmak suretiyle adalara ve Trakya sahillerine çıkmışlar, elde ettikleri esir ve ganimetlerle iktisadî güçlerini artırmışlardı. Aynı zamanda yakın komşuları Aydınoğulları ile de müşterek hareket etmişler, genellikle uç bölgesindeki diğer beyliklerle iyi geçinmeye çalışmışlardı. Moğol baskısı altında bulunan beylikler arasında, herhangi bir dış tehlikeye karşı zaman zaman siyasî dayanışma oluşmakta, hatta bunlar bazen içlerindeki -mesela Germiyanoğulları veya Karamanoğulları gibi- güçlü beyliklerden birini lider olarak tanımaktaydı.
Sayfa 134 - Kitabevi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Mevlânâ'nın vefatından sonra Mevlevilik bir tarikat şeklini ala­rak özellikle Anadolu'nun şehir merkezlerinde yayılmış ve buralarda Mevlevî tekkeleri inşa edilmiştir. XIII-XIV. yüzyıl Anadolu'sunun içinde bulunduğu fevkalade siyasî ve sosyal gelişmeler bu yeni ma­nevî hareketin yayılmasında önemli bir rol oynadığı gibi bu faali­yet de değişik ve farklı bir yaklaşımla cemiyetin üst kademelerine nüfuz ederek siyasî birlik, toplum ahengini temin yönlerinden yep­ yeni oluşumlara imkân vermiştir. Özellikle Anadolu'daki Moğol hakimiyeti sırasında başlayan ve Karamanoğulları, sonra da Os­manlılar döneminde adetâ resmî bir nitelik kazandığı bilinen Mev­leviliğin aynı zamanda Anadolu'nun uç mıntıkalarında kurulan Türkmen beylikleri üzerinde de tesiri olmuştur.
Sayfa 133 - Kitabevi YayınlarıKitabı okudu
Bir taraftan Osmanlılar'ın diğer taraftan Orta Anadolu'da Kara­manlılar'ın giderek iki büyük güç haline gelişleri, Batı Anadolu bölgesindeki siyasî teşekküller açısından yeni dengelerin zuhuruna yol açtı. Beylikler üzerinde I. Murad zamanında oluşturulan hızlı siyasete Karamanlılar'ın mukabil cevabı gelmekte gecikmedi. Os­manlılar Bizans ile ilişkilerini derinleştirip Rumeli'de fetihlere hız verirken, Karamanlılar da bir taraftan Orta Anadolu'daki beylikler üzerinde nüfuz tesisine çalışıyor, öte taraftan Güney kıyılarında Latin ve Ermeni krallıklarına karşı "cihad" yaparak Osmanlılar'la imaj yarışı içine giriyordu.
Sayfa 124 - Kitabevi YayınlarıKitabı okudu
Batı Anadolu Türkmen beyliklerinin ortaya çıkışı, Türk tarihi­nin pek kavranamayan en önemli gelişmelerinden birini teşkil eder. XIII. yüzyıl Anadolusu'nun siyasî ve sosyal şartlarının bir sonucu olarak kurulup; bağımlı veya yarı bağımlı, XV. yüzyılın ilk çeyreği­ ne kadar siyasî varlıklarını ve etkilerini sürdüren söz konusu bey­liklerin tarihi, şüphesiz onlardan biri olup zamanla hepsini kendi bünyesinde eriten bir bakıma yeni bir terkip oluşturan Osmanlı Devleti ile doğrudan bağlantılı bir hususiyet arzetmektedir. Fakat Osmanlı Devleti'nin bu Türkmen beyliklerinden biri olduğu devir­lerde, yani XIV. yüzyılın ilk çeyreğinde hatta ilk yarısında bütün si­yasî teşekküller, aslında aynı geniş tabanın farklı birer siyasî temsil­cisi ve bir bütünün parçası durumundaydılar.
Sayfa 121 - Kitabevi YayınlarıKitabı okudu
Saruhanoğulları, Anadolu'nun batı sınırında kurulmuş olan Türkmen beyliklerinden biriydi ve adını kurucusundan almıştı. Manisa'yı ele geçiren ve beyliği kuran Saruhan Bey'in kimliği mu­ammadır. Babasının adının Alpağı olduğu kesindir.Bugünkü araştırmalardan, Saruhan Bey'in kökenine ilişkin hikâyenin, onu Harezm emirlerinden biri olarak gösteren İbn Bibî'den geldiği an­laşılmıştır.Ne var ki İbn Bibî'nin sözünü ettiği bu Saruhan'nın Sa­ruhan Bey'in atası olması ihtimali azdır. Sonuç olarak kökenlerine ilişkin bu öyküler sadece varsayımdan öteye gitmemektedir.
Sayfa 118 - Kitabevi YayınlarıKitabı okudu
Batı Anadolu'nun öteki Türkmen beylikleri gibi, Osmanlı Beyliği de gaza ideolojisiyle bütünleşmiş durumdaydı. Osmanlılar'ın Bizans sınırında etkinlik gösterdikleri kuruluş yılla­rında kıyı beylikleri denizden ganimet kazanırken, öteki beylikler Anadolu'nun iç kesimlerinde kalmışlardı. Menteşe, Aydın, Saru­han ve Karesi beyliklerinin gaza alanı Ege adaları ve Rumeli kıyıla­rıydı. Fakat bu sınırlı ve son derece güç bir etkinlikti. Öte yandan, Osmanlılar gaza için son derece elverişli bir coğrafî konuma sahip­lerdi ve ünleri öteki Türkmen beylikleri arasında.çabucak yayılmış­tı.Ünleri ve propaganda yapmaktaki becerileri sayesinde Osman­lılar, diğer beyliklerin insan gücü kaynaklarından yararlanma siya­setini izlediler ve böylelikle kendi gaza etkinliklerini daha da güç­lendirdiler.
Sayfa 115 - Kitabevi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bilindiği üzere Kastamonu hattından Antalya-Teke yöresine kadar uzanan bölgede, Moğolların baskıları sonucu Orta ve Doğu Anadolu'daki yaylaklarını kaybeden Türkmen boyları yerleşmiş; zaman içinde bunların oluşturduğu tabanda, bir kısmı Selçuklu ümerası olan beyler ve boy beyleri, Bizans'a karşı giriştikleri müca­dele, akın faaliyetleri ile sivrilerek hakim unsur haline gelip hane­dan teşkil etmişler ve müstakil-yarı müstakil bir tarzda teşkilatlan­mışlardır. Bunlar arasında özellikle eski Selçuklu payitahtı Kon­ya'yı ele geçirip burayı merkez ittihaz eden Karamanoğulları üstün bir mevki kazandılar. Onların Selçuklular'ın varisi olma iddiaları ve diğer beylikler üzerinde hakimiyet kurma siyasetleri, XV. asra kadar sürmüş, bir bakıma Osmanlılar ile olan rekabetin ana görünüşü, yaklaşık bir buçuk asır boyunca bu çerçevede kalmıştır.
Sayfa 101 - Kitabevi YayınlarıKitabı okudu
Söz konusu beylikler Osmanlı idâresi altında sadece eski sınırlarının değil adlarını da korumuşlardır. Germiyan dışında, Saruhan, Karesi, Menteşe, Aydın bunun en güzel örnekleridir. Daha sonraları bunlara Karaman ve Dulkadır eklenecektir. Bunlardan yukarıda hakkında bahsedilen Karesi dışında, Aydın ve Saruhan ele alınırsa, her iki beyliğin iltihakından sonra sancak statüsü kazandıkları, buralardaki şehir, kasaba, köy gibi iskân merkezlerinin aynı idarî çerçeve içinde korunduğu görülecektir.
Sayfa 98 - Kitabevi YayınlarıKitabı okudu
Tahrir sisteminin timar, vakıf, piyade ve müsellem teşkilatının ana birimlerini aktaran verilerine göre, eski beyliklerin hemen hemen herhangi bir sınır değişikliğine bile uğramaksızın "sancak" itibar edildiği söylenebilir.Osmanlılar bu beylikleri kendi topraklırına kattıklarında, o sıradaki coğrafî sınır ve haliyle, yapısını pek bozmaksızın kendi sistemlerine entegre ettiler. Aslında bu Osmanlılar zaviyesinden konuya yaklaşımı ifade eder; halbuki beylikler zaviyesinden bakılırsa ilk idârî birimin unsurları bu şekilde Osmanlı sistemine girmiştir denilebilir. Beyliklerin birer sancak haline getirildikleri nazarı itibara alınırsa, bunların herhangi bir yeni dü­zenlemeye tabi tutulmaksızın Osmanlı idâresinde bütünleştirilmiş olduğu anlaşılacaktır.
Sayfa 96 - Kitabevi YayınlarıKitabı okudu
Batı Anadolu'da Bizans hududunda kurulmuş Türkmen bey­liklerinden biri olan Osmanlılar'ın diğer komşu Türkmen beylikle­rine nispetle, müsâit coğrafi ve stratejik mevkii, mânevi ve dini ide­oloji, sınır boylarındaki yerli asilzâdeler ve halkla yakın temas, on­ları kendi sistemlerine ısındırma siyâseti çerçevesinde kısa sürede gelişme gösterdiği bilinmektedir.Diğer Türkmen beylikleri gibi boy teşkilâtından beyliğe geçiş sürecini tamamlamış olan Osmanlılar, ilk dönemlerde Bizans ile siyâsi ilişkiler dışında komşuları olan ve onlarla aynı ideal ve manevî anlayışa, hattâ askerî ve idârî yapıya sahip bulunan Türkmen beylikleri ile de yakın bir temas içindeydi. Aralarında katı sınır sisteminin mevcut olmadığı bir or­tam içinde, XIV. yüzyılın ilk çeyreğindeki Türkmen beylikleri siyâ­sî bakımdan ayrı olsalar da büyük ve geniş bir birlik teşkil ediyor­lardı. Osmanlılar'ın beylikler dünyasında seçkinleşip ön plana çıkı­şında, Bizans ile münâsebetler ve özellikle Rumeli'ye geçiş oldukça etkili olmuştur.
Sayfa 91 - Kitabevi YayınlarıKitabı okudu
Osmanlıların Anadolu'da imaj çabalarının bir başka örneği II.Murad devrinde görülmüştür. Zira Anadolu'da yaşanan problemler, Osmanlılar'ın eski Oğuz geleneğini canlandırmalarına yol açmıştı. Özellikle Şahruh'un faaliyetleri, Karamanlılar'ın beylikler üzerindeki veraset iddiaları, karşı propaganda, II. Murad devrinde Kayı boyuna bağlılığın ön plana çıkarılmasına, buna ait sembollerin kullanılmasına amil olmuştu. Yazıcıoğlu Ali'nin İbn Bibî tercümesinde bu üstünlük iddiaları açık olarak görülür. Bu sayede Anadolu'daki beyler üzerinde belirli bir otorite ve üstünlük imajı ortaya konmaya çalışılmıştı. Ayrıca Kayı boyunun üstünlüğü vurgulanarak devlet kurma yetkisinin bu boya ait olduğu fikri işlenmişti. Fakat şurası bir gerçektir ki, bu devirdeki faaliyetler, Türk dilinin resmî ve ileri bir edebî dil haline gelişine, Türkmen ananesinin yaygınlaşmasına yol açtı.
Sayfa 74 - Kitabevi YayınlarıKitabı okudu
1,553 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.