Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
Uzun bir hastalık gibi
Aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi
Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı
Çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi
Bitti.
Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
Yürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi
Sokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır
İhmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım
Pencereleri açmalı, kitapları düzenlemeliyim
Belki bir yağmur yağar akşama doğru
Yarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım
Aşk da bitti diyordu ya bir şair
Aşk bitti işte tam da öyle
yükü taş olan şaşkın hırkası kum denizi
ırmağa sedef çeker gövdesi güz kokulu
boynuna ip uzatan yardan el almış bi kez
perçemi çizer sırrını bu dünya aynasının.
Aşkta özgürce uçabilmesi için sedeften kanatlar taktım ona. Ama o, benim verdiğim kanatlarla benden gitti. Düşünüyorum da… Kanat takmak yerine gitmesin diye bir ağaç gibi kökleriyle bağlasa mıydım kendime? Ama ne fayda… Gitmeyecek olan kanadı olsa da kalır. Gidecek olana zincir vursan da kanatlanır.
O şimdi ne mi yapıyor? Benden sakladığı
Ahraz'laşırsın, gölgelenir nesneler
her telaş ıssızlık taşır biraz
kabahatli bir çocuk gibi çıkarsın
sokağa, ki sokak puslu, alıngan
kalbinden daha tenhadır dünya
tenhadır sığındığın bütün kıyılar…