Nereden anlatmaya başlayacağımı bilemediğim bir eser. Aslında anlatabilmem için öncelikle anlamam ve sindirmem gerekirdi. Umarım bunu başarabilmişimdir.
Kitabı okurken zaman zaman, “ne okuyorum ben?”, “neyi anlatmaya çalışıyor?” dediğim yerler oldu; ama fark ettim ki aslında bu dediklerimin hepsi çok yersizdi. Çünkü aslında hepsini ruhen kavramıştım.
Werther, melankolik, aynı zamanda aşık ve oldukça fazla düşünen bir karakter olmasının yanı sıra; bazen zeki ve alabildiğine mantıklı biriydi. Bütün bu özellik karmaşası içinde yok olmuş, aşka tutunarak yaşamını sürdüren biri. Onun yaşadıklarını, duygularını okurken; o duyguları adeta kendim yaşıyormuş gibi hissettim. Kitabın sürükleyiciliği ve etkileyeciliği altında ezildim kaldım. Asla aklımdan çıkaramayacağım ve unutamayacağım bir eser olarak yerleşti zihnime. Bazen öyle anlar oldu ki adeta zihnimin kendi yansımalarını gördüm. Eğer bu eseri okumamış olsaydım, yaşamımın bir yanı hep eksikliğini çekecekti ve ben bunu asla bilmeyecektim.