ZULMAT TAŞI
Herkes evlenmelidir. Ve evlilik İskender'in Hindistan seferi için anlatılan bir efsaneye benzer.
İskender Doğu seferinde Hindistana varmış. O devirde dünya düz sanıldığı için dünyanın sonuna geldiklerini sanmışlar. Ötesi olmadığı için dönülecek. Sormuşlar sondan ötede ne var? Zulmat (karanlık) demişler ama zulmatta her taraf mücevher imiş. Fakat giden kimse geri dönemiyormuş, dönebilseler getirecek mücevherler ile köşeyi dönermiş.
Askerlerin bir bölümü, Makedonya'dan buraya geldik, bunca savaşta ölmedik, riske girmenin gereği yok, evimize, çoluk çocuğumuza dönelim deyip dönmüşler. Bir bölümü ise, bunca yıl, bunca savaş, zahmet, elimiz gene boş. Biz dalalım zulmata belki başarırız, zenginleşiriz hiç değilse deyip dalmışlar karanlığa. Görmeden bir şeyler toplamış, binbir zahmetle dönebilmişler tekrar. Ama aydınlığa çıkınca topladıkları şeylerin değersiz çakıl taşları olduğunu görmüşler. Gidip diğer gruba ulaşınca, boş döndük demeye utanmış, mücevherlerle döndük, zenginiz artık deyip yollarını da ayırmışlar. Zulmata girmeyenler, adamlar riski göze alıp zenginleştiler, biz salaklık ettik diye gitmedikleri için pişman olmuşlar. Zulmata irenler ise boşu boşuna bunca eziyet ve tehlikeye katlandık diye, gittiklerine pişman olmuşlar.
Evlilik bu zulamt taşı hikayesi gibidir. Evlenen, evlilikte umduğunu bulamadığı için pişman. evlenmeyen, hayat mutluluk evlilikteymiş deyip evlenmediği için pişman.