Harper Lee’nin kitaba mekan olarak seçtiği Maycomb kasabasında yaşayan ve avukat olan babasını, Atticus karakteriyle anlattığı ve yazarın çocukluk yıllarında, kasabasında yaşanan bir davadan esinlenerek yazdığı eserde olayları dokuz yaşında bir kız çocuğu olan Scout’un anlatımıyla okuyoruz ki kesinlikle romanı ayrıcalıklı kılan da bu! Siyah-beyaz ayrımının harareti yüksek yıllarına ve yapılan haksızlıklara bir çocuk masumiyetiyle bakmanın, yetişkinlerin saçmalıklarına ayna tutmada en güzel yol olduğunu keşfetmiş yazar.
Anlatının içine sürüklendiğim zamanlarda Atticus gibi insanların dünyayı yönetmesini, onun gibi babaların çocukları büyütmesini,komşumuz,arkadaşımız,patronumuz olmasını dilerken buldum kendimi.
Herkesin birbirini tanıdığı küçücük bir kasabada rutin yaşantılarını sürdürmekte olan insanların dostluklarına,dedikodularına,üzüntülerine,dayanışmalarına şahit olurken alışılagelmiş üzerinde düşünme gereği bile duyulmayan bir önyargıyla karşılaşıyorsunuz birden; ortada bir suç varsa sahibi ten rengi farklı olandır. Bu, kimseye zararı olmayan, tatlı tatlı öten bülbülü öldürmekle eşdeğerdir ve bülbülü öldürmek günahtır!..