Nefise ÜNLÜER

Sabitlenmiş gönderi
Gönüllü sürgün, gönülsüz hasret…
Sana kelimelerden kaleler yaptım. Hendekli, balkonlu, eflatun bayraklı, girişi saklı kocaman kaleler. Bir odasında bıraktım yüreğimi. Merasimsiz, habersiz, tantanasız ve beklentisiz usulca düşürüverdim elimden, olur da bulursan belki sevinirsin diye, öylesine. Sana harflerden sarmaşıklar ördüm; geceleri gözlerini kapadığında, uyku ile uyanıklık arası o tekinsiz aralıkta durduğunda, cinlerin meşveret alanında yapayalnız kaldığında koklarsın belki, hatırlarsın diye. Sana alfabeden kaftan diktim; azametle giyesin ve hiç üşümeyesin diye, kalın kadifeden, sırma ipliklerle. İşledim üzerine isminin baş harflerini, sessiz ve derinden, kimse bilmeden, sadece Yaradan’ın duyduğu bir yemin gibi. Sana noktalardan güller, virgüllerden bülbüller, ünlemlerden yaylalar, noktalı virgüllerden dağlar ve ovalar yaptım. Her bir imla işaretini özenle ekledim isminin büyüsüne. Çünkü sevmek, yeni bir dil inşa etmek demek. İki kişilik bir dil. Çünkü aşkın olduğu yerde muhakkak kelam vardır, sessizlik değil..!
Reklam
“Beden kendine yapılanı unutmaz, onun apayrı bir belleği var ve başkaldırısı vardır. Dokunuşların en seveceni bile görünmez, yarayı kanatır, diplerdeki karanlık ölümü uyandırır.” *bir önceki, yorumdaki alıntıya ithafen
Sayfa 113Kitabı okudu
Al bi de burdan yak !
Batman doğumlu R.D. dedesinin yanında büyümüş, hiç okula gitmemiş. Mahkeme ifadesi tercüman aracılığı ile veriliyor. 1995 yılında, 17 yaşında iken hayalet köye dönüştürülmüş köyünde korucu tecavüzüne uğruyor. Adamın kalaşnikofu elinde, gık çıkarsa tetiği çekecek. -burada ben hükümetim. Seni kimse koruyamaz- diyor. Tecavüz sonra ki günlerde, iki korucunun daha katılımıyla yineleniyor. Olay R.D.‘nin karnının büyümesiyle öğreniliyor.
Sayfa 112Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ona değil bana yapın diyecek kadar sevdiniz mi?
“21 Şubat 1997’de toplu halde gözaltına alınan 25 kişiden biriydim. 14 gün boyunca çok yoğun baskı ve işkence gördük. Askı, elektrik, haya burma, sürekli kaba dayak. 6. Günün sonunda hücrelere çıkarıldığımızda sakatlanmıştık. Eğitim-Sen üyesi bir arkadaşın kaburgaları kırılmıştı, ben kısmî felç geçirmiştim. Sülayman’ın elleri tutmuyordu. Karısına küfrettiler, O da tepki gösterdi. Doğal bir tepkiydi ama yanlış yerde…. Kaburgalarını kırdılar. Cinsel taciz sürekli devam ediyordu. Kesintisiz, herkesin önünde…. 43 yaşında bir arkadaşımız ancak ölüm orucuyla kurtuldu tacizden. Askının acısına dayanıyorsun ama söz gelimi, tuvalete gitmek daha korkunç. Günde dört hakkımız vardı. Her seferinde kollarımın tutmadığını, pantolonumu indiremeyeceğimi söylüyordum. Beni dinlemiyordu. Askıdayken parmakla taciz etti. Artık şerefsiz oldun dedi. Çırılçıplak soyup üzerine abandılar. Bir cezaevine giderken -sakatlar kervanı- diye şaka yaptılar. Birbirimizi sırtlamış, yaslanmış…. . . Aradan 2 yıl geçti, ağrılarım sürüyor. -Mutlu olman gerek- dedi doktor bana, -olamıyorsan mutluluk taklidi yap!!!- Sırp karakollarındaki işkence aletlerinin fotoğrafları yayımlandı. Ya bizdekiler? Aletleri görmeseniz de izlerini de mi görmüyorsunuz?
Bir Delinin Güncesi
Bir Delinin Güncesi
pp:103-104
Bir de bu yüzünü düşünelim !!
“Elbet işin ceremesini, kaldırımlarda yaban otları gibi büyüyen, nüfus kağıtsız yalın ayak çocuklar çekecekti. Her kapı aralığında, her büfede yolumuzu kesen, darp izleriyle, iltihaplı yanıklarla kaplı, veremli, AIDS’li, kimi tecavüze uğramış, kimi sakat, kimi şimdiden delirmiş çocuklar… Elbet melek değildiler, her sabah karınları acıkıyordu, dilenmek ya da çalmak zorundaydılar. Üstelik hınç doluydular, onları terk eden ana babalarına, polise, buhar olmalarını isteyen topluma…”
Sayfa 101Kitabı okudu
648 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.