8 Şubat 1600’deki mahkeme de geçen konuşmaları Ahmet Mümtaz İdil’in kalemi şöyle aktarıyor;
Engizisyon hakimi: Savunduğun tüm düşüncelerini geri alman halinde seni bağışlarız.
Giardano Bruno: Sizden korkmuyorum. Hiçbir düşüncemi de geri almıyorum.
Hakim: İnatlaşman halinde seni ölüme mahkum etmek zorundayız. Yüce Tanrıdan ve onun temsilcisi İsa’dan affını dile.
Giardano Bruno: Neden? Evrenin sonsuz olduğunu söylediğim için mi af dileyeceğim? Eğer evren sonsuz değilse, neyin içindedir bunu düşündünüz mü hiç? Nereye bir sınır koyarsak koyalım, onun arkasında yine uzay denen bir şey var, bu mudur anlamakta zorlandığınız? Sizin Tanrı dediğiniz, ancak bu sonsuzluk içinde kendine bir yer bulur. Tanrı, kendini ancak sonsuz olan bir evren içinde gerçekleştirebilir. Bu evren içinde sonsuz sayıda dünyalar vardır ve her dünya kendi etrafında ve kendine yakın güneşi etrafında döner. Neden bunu kabul etmiyorsunuz da, hala dünyanın düz ve evrenin Tanrının iki kulacı arasında görüyorsunuz?
Hakim: Hâlâ günah işlediğinizin farkında mısınız?
Giardano Bruno: Ben günah falan işlemiyorum. Size doğruyu söylüyorum, ama anlamak istemiyorsunuz. Uzay dediğimiz bu dev boşluk hareketsizdir, çünkü kendi dışında hareket edebileceği bir mekan yoktur. Bu yüzden de yer değiştiremez. Bütün hareketleri görelidir. Ne merkezi vardır, ne aşağısı ne de yukarısı. Bütün bunlar gözleyenin duruş ve bakış noktasına göre değişir. Bu nedenle uzayda herhangi bir nokta aynı zamanda merkezdir. Kabul edin ya da etmeyin, bu aynen anlattığım gibidir.