Sabitlenmiş gönderi
Anladım
Bu dünyada benden başka kimse yok beni anlayan
Çiçeklerin sesini duyan bir tek ben miyim?
Uykusuzluk emrine uyan bir tek ben miyim?
Ey dumanlı dağlarım, ey kurak ovalarım!
Her lahza kısrak gibi mutluluk kovalarım.
Oysa kâfi bir ayın göz'me uzanan şavkı,
Çiçek sesi mehtapla oluverir bir şarkı.
Günden güne sinsice kayboluyor hasletim,
Hüznümü azat eden dolunaya hasretim...
Sayfa 70Kitabı okudu
Sunt lacrimae rerum.
Reader Follow Recommendations
Artık işlev göremeyecek kadar delik deşik hale gelene dek birkaç on yıl boyunca yan katı maddeleri içinden zorla geçirip duran karmakarışık borulardan ibaret olacağıma müzik olmayı yeğlerdim.
Gayet iyiyim. Berbat derecede iyiyim! Keşke bu parlaklığı sen de görebilsen.
İnsanların kendimi aşk için öldürdüğümü söylemesine izin verme, Sixsmith, bu çok gülünç olur. Eva Crommelynek'e kısacık bir an tutuldum, ama ikimiz de yüreğimizde kısa, pırıltılı hayatımın tek aşkımın kim olduğunu biliyoruz.
Sixsmith,
Bu sabah V.A.'nın Luger'ıyla kendimi damağımdan vurdum. Ama seni gördüm, benim bir tanecik, sevgili arkadaşım! Beni bu kadar düşünmen beni ne kadar duygulandırdı, bir bilsen! Dün, günbatımında, çan kulesinin balkonunda. Önce senin beni görmemen tamamen şans eseriydi. Balkon demirine yaslanmış denize bakan bir adamın profilini gördüğümde o son kata yeni ulaşmıştım - zarif gabardin paltonu, o bir tanecik fötr şapkamı tanıdım. Kuzeye doğru yürüdün- bana doğru bir dönsen yakalanacaktım. Seni cesaret edebildiğim kadar izledim-bir dakika kadar, sonra geri döndüm ve alelacele aşağı indim. Kızma. Beni bulmaya çalıştığın için çok teşekkürler. Kentish Queen'le mi geldin?
Sorular artık bir hayli manasız, değil mi?
Bir seferinde, sevgili olmalarından kısa süre sonra, kadın ona, "Seninle tanışmak başıma gelen en talihli şey mi yoksa en talihsiz mi emin değilim," demişti.
Adam gülmüştü.
"Şaka yapmıyordum," dedi kadın.
"Biliyorum," dedi adam. “Seninle tanışmak hakkında düşündüklerimin aynısı olduğu için gülüyorum sadece."
"Gördün mü? Belki de kader olduğunda böyle oluyordur bu.
Biri hep diğerinin hissettiğini hissediyordur, hem de aynı anda, onunla birlikte." O da güldü.
Bir kadının vücudunun kilidini açtığında sırlarını da açığa çıkarırsın.
Zaman bu akademik izin döneminin içine işleyemiyor. Uzun zaman ölü kalmıyoruz. Luger'im beni özgür bıraktığında bir sonraki doğumum göz açıp kapayıncaya kadar gerçekleşecek. Bundan on üç yıl sonra Gresham'da yeniden tanışacağız, on yıl sonra yine bu odada olacağım, aynı silahı tutuyor, aynı mektubu yazıyor olacağım, yine çok başlı altılım kadar mükemmel bir azme sahip olacağım. Böyle zarif kesinlikler bu sessiz saatte bana huzur veriyor.
Gürültü ve ses arasındaki sınırlar geleneklerdir, bunu şimdi anlıyorum. Bütün sınırlar geleneklerdir, milli sınırlar da. İnsanın aşamayacağı gelenek yoktur, yeter ki önce bunu yapmayı tahayyül edebilsin.
O günlerde insanlar yaşlandıkça çöküyor ve çirkinleşiyormuş: çiyilaç yokmuş. Yaşlı safkanlar bunaklar için kurulmuş hapishanelerde ölümü beklerlermiş: sabit yaşam süresi, ötenazyumlar yokmuş. Dolarlar minik kâğıt parçaları gibi ortalıkta dolaşırmış ve tek üretilmişler hastalıklı çiftlik hayvanlarıymış. Gelgelelim, korpokrasi ortaya çıkmaya daha o çağda başlamış ve toplumsal tabakalar ilginç bir biçimde dolarlara ve kişinin cildindeki melanin miktarına bağlıymış.
Cidden, Sixsmith, mutlak bir sessizlik içinde sevişmeyi denemelisin. Dudaklarını mühürlediğinde bütün o velvele diniyor ve yerini büyük bir keyfe bırakıyor.
Yarısı okunmuş bir kitap, yarısı yaşanmış bir aşk hikâyesi gibidir.