Bilmem söyledim mi? Görmeyi öğreniyorum. Evet, başlıyorum. Henüz beceremiyorum. Ama elden geldiğince, zamandan yararlanmak istiyorum.
Örneğin ne çok insan yüzü varmış da hiç farkına varmamışım. Bir sürü insan var, fakat yüzler daha da fazla.
Aynı yüzü yıllar yılı taşıyanlar var; tabii eskir bu yüz, kirlenir, kıvrımlarından açılır, yolculukta giyilen eldivenler gibi bollaşır. Tutumlu, basit kimselerdir bu gibiler; yüzlerini değiştirmez, temizlemeye bile vermezler. Nesi varmış derler zaten kim onlara bunun aksini kanıtlayabilir
Şimdi madem bir çok yüzleri var, ötekilerini ne yaparlar sorusu gelir akla. Saklarlar. Çocukları kullansın. Ama bu yüzleri, köpeklerinin de takınıp sokağa çıktıkları olur. Neden olmasın? Yüz yüzdür.
Başkaları, yüzlerini korkunç bir çabuklukla takar takar, eskitir. Yüzler önce hiç bitmez gibi gelir onlara; fakat kırklarına daha yeni basmışlardır ki: sonuncu yüzdür kullandıkları.
Ama tabii, bir gün gelir başlar trajedi, yüzlerini sakınmaya, idareli kullanmaya alışmamışlardır; sonuncusunu bir haftada eskitip delik deşik ederler, pek çok yeri kağıt gibi incelir, giderek astar gözükür; yüz olmaktan çıkar yüz ve bununla dolaşırlar.