İnsanoğlunun alışamayacağı hiçbir şey yok. Her durum ve şarta alışıyor. Evet, kimileri için alışma süreci netameli ve uzun olabiliyor ama eninde sonunda alışıyor. Defalarca kez farklı farklı imtihanlarla tecrübe edindim bunu. Allah ömür verdiği müddetçe bu hiç değişmeyecek. Hiçbirimiz için.
Anne karnının darlığına alıştığı gibi, oradan çıktıktan sonra dünyanın genişliğine de alışıyor.
Yalnızlığa da alışıyor insan milyarların içinde. Zorda olsa.
Hatta anlaşılmamaya da alışıyor mesela …
Deme olmazsa olmaz, deme “asla.”
Allah olmayınca da oldurur tanışırsın o vakit gerçeklikle.
İddiamızdan vurulduk her defasında.
En derininden, tam ortasından.
Yaptıklarımız da, yaşadıklarımız da, yaşattıklarımız da unutulur. Ne unutmam diyenler unuttu. Ne vazgeçmem diyenler arkaya bir daha bakmadı. Nasıl olabilir ki diyenler için oldu bitti her şey. Üstelik unutulmak için ölmeye, gömülmeye gerek kalmadan unutuluruz!
İnsan dünya gibidir, içinde yüzlerce fırtına kopar ama herkes kendi yaşadığını bilir. O yüzden, kimse kimseyi yargılamasın. Herkesin yükü kendine ağır.
Önemli olan insanın arayış içinde olması. Allah kendisini arayandan sonsuz rahmetini, merhametini esirger mi hiç ?
Mutlaka ya bir insan çıkarıyor karşısına, ya onu alıp güzel bir mekana sevk ediyor.
Bir şekilde arayış, buluşla neticeleniyor.