Necla

Zihinlerde hep Abdülhamid sarayının bu müthiş boğazına akıp eriyen fakir milletin paraları çalkalanıyor ve millet açlıktan kıvranırken yüzlerce koyun, tavuk, hindi yutan, yüklerle meyve ve sebze, şeker eriten, mangalına bir avuç kömür, ocağına iki odun koymaktan aciz bir halk kara kıştan titrerken azim kazanların altına yüzlerce araba mahrukat döken bu saray mutfakları, adeta bir dağ mehabetiyle şişip kabarmış mahuf bir canavar şeklini alıyordu.
Sayfa 43
Reklam
Aydın oluşum gibi -neden küçümsemeli- kadın oluşumun da giderek gölgede kalmaya zorunlu bulunduğu bir dönemde, kendimi birden yine önde, dipdiri ayakta görüverdim. “Bu, belki de son fırsatımdı. Dört elle sarıldım.” İlericiliğimi dirilten bir şırınga yemiş gibi taptazeydim işte.
Sayfa 195Kitabı okudu
“..Gerçek düşman kendi aralarındaydı: Onları, başka milletlerin yürüdüğü ışıklı yoldan alıkoyan, gelişmeleri önleyen, baskı altında tutan softalık ve yobazlık. Mustafa Kemal’in görüşüne göre Osmanlı İmparatorluğu, Müslüman olmayanların cennetin bütün nimetlerinden yararlandıkları, Müslümanların ise cehennem azabı çekmeye zorlandıkları bir yerdi.”

Reader Follow Recommendations

See All
Yere saplanmış süngünün gürgen sapında soldan sağa bizim dilimizde şöyle yazıyordu: “Dirilirler dirilirler gelirler”
Türkiye için gerek Batı, gerek İslam dünyası karşısında bir tek yükseliş yolu vardır. Atatürk devrimini, gerçek ruhuyla benimsemek ve şaşmaz bir şekilde izlemek.
Sayfa 127Kitabı okudu
Reklam
Reklam
Reklam