Nəzrin İsmayılova

Hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben onu kaybettim, ikinci defa oynayamam...
Sayfa 164Kitabı okudu
Reklam
Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.
Sayfa 153Kitabı okudu
Seni seviyorum... Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum...
Sayfa 139Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş.
Sayfa 130Kitabı okudu
Şimdi, geldiği kadar sebepsiz ve ani, çekilip gidiyordu. Fakat benim için bundan sonra eski uykuya dönmek imkânı yoktu. Yaşadığım müddetçe türlü türlü yerler gezecek, dilini bildiğim ve bilmediğim insanlarla tanışacak ve her yerde, herkeste onu, Maria Puder'i, Kürk Mantolu Madonna'yı arayacaktım. Onu bulamayacağımı daha şimdiden biliyordum. Fakat aramamak elimde olmayacaktı. Beni, bütün ömrümce bir meçhulü, mevcut olmayan bir şeyi aramaya mahkûm ediyordu. Bunu yapmamalıydı....
Sayfa 124Kitabı okudu
Reklam
İçinde hakikaten sevmek kabiliyeti olan bir insan hiçbir zaman bu sevgiyi bir kişiye inhisar ettiremez ve kimseden de böyle yapmasını bekleyemez. Ne kadar çok insanı seversek, asıl sevdiğimiz bir tek kişiyi de o kadar çok ve kuvvetli severiz. Aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir.
Sayfa 108Kitabı okudu
Eskiden her insan hakkında, hiçbir esasa dayanmadan, sırf mukavemet edilmez bir hissin, bir peşin hükmün tesiriyle nasıl "Bu beni anlamaz!" demişsem, bu sefer bu kadın için, gene hiçbir esasa dayanmadan, fakat o yanılmaz ilk hisse tabi olarak, "İşte bu beni anlar!" diyordum...
Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ama birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi. Bu ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden meydana çıkıyordu... Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya - başlıyorduk. O zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbirleriyle kucaklaşmak için, her şeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu.
Maria Puder bana bir ruhum bulunduğunu öğretmişti...
— Berlinde yalnızsınız değil mi? dedi — Ne gibi? — Yani... Yalnız işte... Kimsesiz... Ruhen yalnız... Nasıl söyleyeyim... Öyle bir haliniz var ki... — Anlıyorum, anlıyorum... Tamamen yalnızım... Ama Berlinde değil... Bütün dünyada yalnızım... Küçükten beri... — Ben de yalnızım... dedi. Bu sefer benim ellerimi kendi avuçlarının içine alarak, boğulacak kadar yalnızım... diye devam etti: Hasta bir köpek kadar yalnız...
Reklam
Bir insanın diğer bir insanı, hemen hemen hiçbir şey yapmadan, bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu?
Dünyada bana hiçbir şey, tabiattan melül bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir.
Bunu ancak şimdi anlıyordum. Kendimi bildim bileli, bütün günlerimi, haberim olmadan ve nefsime itiraf etmeden, bir insanı aramakla geçirmiş ve bu yüzden bütün diğer insanlardan kaçmıştım.
Ben bu kadını yedi yaşımdan beri okuduğum kitaplardan, beş yaşımdan beri kurduğum hayal dünyalarından tanıyordum.
Yalnız orada, kürk mantolu bir kadın portresinin önünde, mıhlanmış gibi durduğumu hatırlıyorum
233 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.