Yazar, yazdıklarıyla insanın hayatını değiştiriyorsa, dünyayı değiştirebiliyorsa, bir dünya önerebiliyorsa, gökle kökü, semâ ile arzı, geçmişle geleceği, fizik ötesi ile fiziki dünyayı buluşturarak, kaynaştırarak, aşılayıcı bir rüzgâr (rîh) ve diriltici bir ruh üreterek yenileyici bir duyarlık, taze bir duyuş ve kavrayış biçimi geliştirebiliyorsa yazardır. Tabii burada gelişigüzel bir yazardan söz etmiyorum. Düşünce üreten bir fikir adamından, bir mütefekkirden söz ediyorum. Vesselâm.
Oysa bir toplumun başına gelebilecek en büyük felåket, başına ne geldiğini bilememesidir. Daha da kötüsü, bilemediğini de bilememesidir. En kötüsü ise, celladına âşık edilmesi, tasmalı çekirgelere dönüştürülmesidir.