Cengiz Aytmatov, kasabayı, köyü genel manada kendine konu edinmiş ve tüm eserlerinde bu konuyu aktarmıştır. Ancak hiç sıkmadan anlatmıştır bu konuyu. Direk olarak hikayelere açık bir dille okuyucuyu etkisi altına alır.
Bu hikaye de öyle gelişigüzel yazılmış bir hikaye değildir benim gözümde. Az sayfa olması öyle olduğu anlamına gelmemektedir. İşin özünü az sayfada anlatmak çok büyük bir yetenektir. İşte bu kitapta da özüne değinilmiştir. İnsanın özüne. Varoluşuna, susmasına, haykırmasına, hayallerine, özgürlüğüne, aç gözlülüğü hakkında yazılmış özdür bu kitap.
Kitap, içerisinde varolan kahramanlar bilindik köy kahramanları ve kasabadan şehire inmiş havası verilen bir insanla başlamaktadır. Bu insan sürekli hor görülür ve "üniversiteli" lakabıyla alınır. Çoğu zaman hakaret edilir. Kahramansa susar. Daha iyisi için çabalar ve hakaretleri bu şekilde alt atmeyi düşünür. Bu arada "üniversiteli" lakabı ona acı vermektedir. Ve kahraman okuduğu güne lanet bile etmektedir. Baş kahramanımızın bütün düşünceleri yerle bir olur, daha iyisi için çalışmayı bırakır. Sustuklarını haykırarak kasabayı terk edeceğini söyler. Hayalleri yerle bir olur. Zorla da olsa kasabada kalan gencin hayalleri bulunduğu ortamı düzeltmek istemesi ise özgürlüğüne bir pencere açar. Bir altına tav olan adamsa aç gözlü olarak nitelenebilir.
Aslında 54 sayfalık hikayede, yalnızca basitliği anlatmaz. Yalnızca öylesine bir hikayeyi anlatmaz. İnsanın evrilişine ve sabrına büyük ölçüde değinir. Uzun uzun yazılacak şeyler vardır ancak vaktimiz kısıtlı.