Tuğba Nur

Tuğba Nur
@NnurTugbaa
𐱅𐰇𐰼𐰰 "O beni, bende onu bekliyordum. Ve hiç konuşamadan bir gün daha sona eriyordu." - Özdemir Asaf -
Osmanlı toplumu, yaşlılarına "saygı" gösterirken geçmişine; çocuklara "ilgi" gösterirken geleceğine sahip çıkıyordu. Böylece, geçmiş gelecekle bütünlenip başarıyı inşa ediyordu.
Reklam
"Osmanlılar, çocuklarına öğüt vererek değil, örnek olarak yetiştiriyorlar." İşin "püf noktası" galiba burası: Çocuklarımıza hâlâ bol bol öğüt veriyoruz ama örnek olamıyoruz. Yani arıza, çocuklardan çok ana - babalarda: Bizde!
Osmanlılarda anne - babalar olumsuz örnekleri kötüleyerek değil, olumlu örnekler sergileyerek çocuklarını yetiştirirler.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Osmanlı ailesi çocuk yetiştirmek üzere kurumlaşmıştı. Dengelerini buna göre oturtmuş, buna göre kendini geliştirmişti. Annelerde "kariyer" endişesi, babalarda "daha fazla kazanma" ihtirası yoktu. Aile ve toplum hayatının bir ayağı "tevekkül", öteki ayağı "teşekkür"dü (şükür anlamında).
Osmanlıların hayreti bile zikirdi. Şimdi olduğu gibi "Vaaav yaaa" diye Amerikan kırması çığlıklar atılmazdı... Duygularını "Allah Allah", "Fesübhanallah", "Lailahe illallah", "Tövbe estağfurullah", "Neuzubillah", "Hasbinallah" gibi kelimelerle ifade ederlerdi .
Reklam
Çocuklar henüz hayata yeni gelmişlerdir ve biz yetişkinler gibi geçmişe dair ön kabulleri, zaafları, unutmadıkları duyguları yoktur. Bu yüzden, herhangi bir sebeple ağlayan çocuk , eğer içini boşaltmasına sevgiyle izin verilirse , hemen hayatına devam edebilmektedir. Yere düştüğünde ağlayan bir çocuğun annesinin sarılması ve öpmesiyle hiçbir şey olmamış gibi oyununa devam edebilmesi bu yüzdendir.
Sayfa 103Kitabı okudu
Anne, ağlayan çocuğunun yanına gidip, öncelikle onun boy hizasına eğilmelidir. Bu, iletişime geçmenin ilk adımıdır. Sonrasında çözüm üretmek, neden diye sormak ya da çocuğu ikna etmeye çalışmak yerine ona sarılıp "seni anlıyorum" demesi çocuk için yeterli bir davranış olacaktır. Zira çocuk bir süre ağlayacak, içindeki mutsuzluğu akıttıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi devam edecektir.
Sayfa 102Kitabı okudu
Oyun, çocuğu büyümeye ve olgunlaşmaya doğru çeken bir güçtür. Onu belli bir düzeyden daha olgun, daha akıllı bir düzeye doğru çeker götürür. Birçok şey oyun heyecanı ile öğrenilir, bedenin gelişmesi de oyun sayesinde normal seyrini izler.
Aile çocuk terbiyesinde ilk adım, güzel bir niyetle başlamaktadır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de çocuk isteme hususunda, bu işin daha temelde güzel niyetlere bina edilmesi için, onlara şu duayı öğrenmeleri ve okumaları tavsiye edilmiştir: " Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, gözler aydınlığı olacak çocuklar ihsan et" (Furkan 25/74)
Bugünün küçükleri, yarının büyükleri olacaktır. Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle, " Dünya hayatının süsü" (Kehf 18/46) olan çocuklarımız, yarınlarımıza yön verecek ciğerparelerimiz, değerli varlıklarımızdır.
Reklam
Resulullah Efendimiz (s.a.v), anne ve babanın aile içindeki çocuk eğitim görevi ve sorumluluğunun ciddiyetine şu hadisleriyle işaret etmişlerdir: "Hepiniz birer çobansanız; hepiniz gittiğiniz süreden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek ailesinin çobanıdır ve onlardan sorumludur... Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve güttüğünüzden sorumlusunuz."
Kişinin Nişanlısıyla İlişkisi Nasıl Olmalıdır?
Nişanlanma sadece tarafların evlenme niyetini açıklayan bir evlenme vaadinden ibarettir. Bu itibarla, nikah yapılmadıkça nişanlanmakla kadın ve erkek birbirlerine helal olmazlar. Nikah kıyılıncaya kadar birbirlerine yabancıdırlar. Aralarında mahremlik devam eder. Nişanlı olmakla taraflar birbirlerine karşı evli gibi davranamazlar.
Senin kılıç dediğin Türkün oyuncağıdır .
119 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.