Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.27
Mona
Mona
@Nurann__
Birilerinin kalbine, iyi gelmeyi öğrenin.
Yük olma işini, herkes yapıyor zaten..
-Cahit Zarifoğlu
239 okur puanı
Şubat 2023 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Ömer Zülfü Livaneli'nin kalemi mükemmel ve ötesi. "Mutluluk" adlı kitabında konu olarak töreye çok değinilmiştir. Kadınların haksızlığa uğradığı ezildiği bir yaşamı Meryem adlı karakter taşımaktadır. Meryemin yaşadığı olayları iliklerime kadar hissettim boğazıma bir yumruk oturdu. En çokta canımı yakan şey günümüzde hala devam etmektedir töre geleneği namus diye adlandırdıkları kavram yüzünden onca kızlar ya intihar etmeye mecbur bırakılıyor ya da öldürülüyor. Meryem 17 yaşında öz amcası tarafından tecavüze uğrar. Amcası tarafından tecavüze uğradığını kimseye söylemez amcasının oğlu Cemal askerden dönünce Meryemin öldürülme emri ona verilir. Verilen emri yerine getiremeyen Cemal zamanla Meryeme aşık olur ve tüm gerçeği öğrenir ama inanmak istemez.Roman bundan ibaret değil çok şey var noktasından virgülüne kadar her ayrıntı kafama kazındı ömür boyu unutamayacağım bir roman oldu. Meryem, Cemal, Prf. İrfan sizleri unutmak mümkün olmayacak...
Ayrıca romanı bitirdiğim gibi Mutluluk adlı filmi izledim. Film ve kitap arasındaki fark Meryem Cemale değil başkasına varır.. Filmde amcası sonunda ölüyor çok şükür:))
Nasıl başlasam bilemedim. Yazarın okuduğum ilk kitabı oldu. Gece yarısı kütüphanesi gerçekten de ismi gibi Hayat bir kitap ve insan ne yaşayacağı, nasıl bir hayatı planladığını o kitaba yazarak yaşar. Tecrübe ve yaşanmışlıklar daha da güçlendirir bizi hayata karşı. Aslında okuduğumuz kitaplarda kendimizi buluruz parça parça sonra o parçaları birleştirdiğimiz zaman yazarın bile ruh halini anlıyoruz. Karakterimizin adı "Nora" yaşadığı hayatı çevresindeki insanları tatmin etmekten ne istediğini bile bilmediği için bunalıma girer annesinin ve kedisinin ölümünden de baya etkilenir üstüne abisi de ona sırtını çevirir yalnız yaşamak zorunda kalır. Yaşadığı her şeyden yorulduğu için intihar etmeye kalkışır içtiği hapın etkisiyle rüya üstüne rüya görür. Güzel hayatlar gördüğü kadar istemediği hayatlarda yaşar ama ikisi arasında seçim yapma olasılığının olduğu söylenir. Hangi hayatı seçerse onu yaşar ama rüyada görmüştür her şeyi ve istediği hayatı gerçeğe de dönüştürebileceğinin farkına varır. Rüyasında öldüğünü görür ve uyanmak ister ölmeyi değil yaşamayı ister.
Babası papaz olmasını isterken kendisi bir çoban olmayı tercih eder. Çünkü dünyayı gezip görmek ister. Babası kararına saygı duyar ve yüklü bir miktarda para verir koyun alması için. Koyun alan genç her gün farklı yere gider koyunlarını otlatmak için bu sayede farklı yerler keşfetmis olur ve koyunların dilini çözer. Bir gün rüyasında gördüğü düşten dolayı dilini, yolunu bilmediği bir yere gider. Hazine bulmak amacıyla gittiği yolda çobanken kazandığı bilgiler sayesinde dilini yolunu bilmediği yeri öğrenmiş olur bu sayede, amacına ulaşmak için ilerlediği yolda her ne kadar zorluklar çekse de pes etmeden yoluna devam etmiş karşılaştığı işaretlerin tesadüf eseri olmadığını evrenin ona gönderdiğinin kanaatindeydi. Hazine amacıyla gittiği yolda hazine dışında hayatına çok şey kattı. Yaşamında kazandığı tecrübelerin üstüne tecrübe kattı. Hazine uğruna çıktığı yolda aşkı bile öğrenmiş oldu. Hazineyi bulmadan ülkesine geri dönen genç hazineyi kendi ülkesinde bulur.
"Okunması gereken bir kitap farklı bakış açıları kazandıran ve hedefimiz her ne ise onun yolundan gitmemizi öğütlüyor. "
Okur Takip Önerileri
Farklı bakış açıları kazandıran bir romandı..
Her şey Vanya'nın uğradığı bir pastanede başlar. Yaşlı adam ve köpeğinin her gün pastaneye gelip hiç bir şey yemeden içmeden belli bir süre oturup kalkmasıyla etraftakilerin ilgisini çekmektedir. Vanya bir gün dayanmayarak pastanenin sahibine sorar yaşlı adam kim diye pastanenin sahibi de tanımıyordur bir gün yaşlı adama biri bir şey sorarken köpeğin öldüğünü farkederler yaşlı adam dibinden ayırmadığı köpeği orda bırakıp ardına bakmadan ordan çıkar olayı merak eden Vanya ise adamın peşine takılır bir sokak başında adamın ölü bedenini yerde görür. Vanya ölen adamın evine yerleşir bir gün kapıyı küçük bir kız çalar vanya kızın kim olduğunu sorar kızda torunu olduğunu ve dedesinin öldüğünden yeni haberi olur. Yaşlı adamın kimsesiz olduğunu sanan Vanya adamın hayatını araştırmaya başlar. Diğer taraftan kendinden bile çok sevdiği nataşanın peşinden gider nataşanın ailesi aileden biri olarak görürler Vanya'yı bir gün Vanya Nataşanın yanına giderken kapıda karşılaşırlar Nataşa evden ayrılıp babasının düşmanın oğluyla evlenmeye karar verir evden ayrılır evlilik düşüncesiyle evden ayrılan nataşa ne yazık sevdiği adam başkasını sefer ve ayrılmak zorunda kalırlar git gide durumu kötüleşen nataşa yalnız başına kalır Vanya hiç yalnız bırakmamaya çalışır her şeye yetişme çabasında olan vanya Nataşa ile ailesini bir araya getirmeye çalışır ve bir araya getirmesinde payı en çok olan Nilli(yaşlı adamın torunu) olur.
Her öyküsü birbirinden farklı ve anlamlı akıcı bir öykü kitabıdır. Kitapta geçen bir hikaye beni çok etkiledi yazmak istedim.
İki gencin birbirine sevdalandığından bahsediliyor ama Genç kız şans vermemekten yana çünkü kızın bir kolu yok bu açıdan eşit olmadıklarını anlatmaya çalışır sevdalısı bir türlü ondan vazgçemez önündeki engelli kaldırmak için oda bir kolunu keser sevdiği kadınla eşit olmak için...
5 çocuk babası olan Ali Rıza Efendi ailesini geçindirmek için yalnız başına çalışır. Bir gün istifa etmek zorunda kalır bazı sebeplerden dolayı o günden sonra oğlu Şevket aileyi geçindirmek için çalışır. Çocukları bundan sonra babalarını yok sayar ağabeylerini var sayarlar evi geçindirdiği için. Geçim sıkıntısından dolayı her geçen gün geçtikçe evde kavga gürültü eksik olmaz bir zamanlar yaşadıkları yuvayı cehennem bilerek kızları kendinden yaşça büyük insanlarla evlenir malesef ne çocuklarının ne de Ali Rıza efendinin huzuru kalmaz. Ali Rıza Efendi Zamanında asla dediği her şeye katlanmak zorunda kalır göz yumar olup biten her şeye.
Kitaptan çıkardığım ders bir gün asla yapmam dediğin her şeyi gün gelince yapmak zorunda kalırsın.
Ticaret işiyle uğraşan yaşlı bir adam eşi öldükten sonra genç bir kadınla evlenir. Adamın iki oğlu vardır. Küçük oğlu büyük oğlundan önce evlendirilmiş bünyesi zayıf ve sağırdır. Yaşlı adam büyük oğlunu her gördüğünde hayıflanır ve bir önce onu evlendirmeye karar verirler. Dul bir kadının kızıyla evlendirilir. İkisi de birbirini sevmez kız ondan korkar evden her uzaklaştığı zaman mutlu olurdu. Bir gün mahkum ederler yaşlı adamın büyük oğlunu bir çocuğu olur. Ortada kalan kadın ve çocuğa babasının gönlü el vermez mirasın çoğunu onların adına yapmaya karar verir. Bunu duyan küçük gelin kavga gürültü çıkartarak evden ayrılmaya karar verir. Evden ayrılmadan önce odaya gider eşyalarını toplamak için ve büyük gelin kıyafetleri yıkar sıcak suyla küçük gelin hırsından sert bir bakış atar sonrada gözü bebeğe takılır ve kaynatılmış suyu ona döker bebek ölür ve kimse bilmez küçük gelinin öyle yaptığını herkes anneyi suçlar ve anne evi terk eder. Sonunda küçük gelin mirasa konar ve istediği gibi onları yönetir...
Franz kafka'nin "Babaya Mektup" adlı çalışması nasıl bir kitap okunması gerekiyor mu?
Öncelikle Franz Kafkanın hayatını öğrenip tüm kitapları okunması gerekir. Yazarın tüm kitapları insanı merak içinde bırakır ve bir yerden sonra her şeyi sorgulama güdüsüne iter.
Kitaptan anladığım kadarıyla babasından korktuğundan dolayı ona söyleyemediği her şeyi bir mektubu sığdırmış. Mektuba sığdırdıkları arasında kendinden çok babasından bahsetmiş babasının çocukları üzerinde bıraktığı olumsuzluklarından onlara sevgiye dair hiç bir şey yaşatmadığına sürekli ezip hor gördüklerine ve en önemlisi bu yaşadıkları geleceklerini de bir o kadar etkiliyor. "İnsan korktuğu insanı sevmez" korku insanı olumsuzluklara iter sadece..
Günümüzde de bu çok yaşanan bir duygu ama malesef bizler bir mektuba sığdıramayız içimizde saklarız ve zamanla içimizde sakladıklarımız kin ve nefrete dönüşür bunun önüne geçmek için beyaz bir kağıda bizimde yazmamız gerekiyor. Belki o zaman bir çözüm yolunu buluruz da içimizde sakladıklarımız az da olsa hafifler..
Yaşar Kemal "Ağrıdağı Efsanesi" kitabın ismi gibi kitap efsane tek solukta bitti. Önermek kelime mi okunması gerekir sonuna kadar. Okuma esnasında kendi dünyanızdan kopup olayın yaşandığı dönemlere gidiyorsunuz.
Ahmet ile Gülbahar iki genç birbirlerine sevdanalanır. İmkansız olarak görülen sevda gün gelir onları birleştirir. Sevdaları dillere destan olan iki gencin talihsiz sonu yürekleri her ne kadar burksada imkansızı başarmaları güzel bir şey açıkçası sonunu hüzünlü beklemiyordum. Mutlu olsaydı sonu belki o zaman dillere destan bir efsane olmazdı. Efsaneler ne yazık ki hüzünlü sonla bitiyor.
Villete Deli hastanesi olarak geçiyor ama dışarıdaki hayattan hiç bir farkı yok aksine özgür düşünme hakları var her ne kadar hayatta geçirmeseler de bencillik duygusunu yaşamadan dışarıdaki hayata yaşayan insanlar için bile bir çözüm arıyorlar. Peki ya dışarıdaki hayata yaşayan insanların onların varlığından bile haberler mi var mı?
Veronikanin hikayesinden çok içinde geçen diğer karakterler ilgimi çekti. Örneğin Zedka, Mari gibi karakterler..
Bir iki sayfada çok ayrıntı verilmiş. Benim düşüncem olmaması gereken ayrıntılardı.
Onun dışında Sürükleyici son sayfaya geldiğimi farketmeden sayfayı çevirdim devamı var mı diye..
Türk edebiyatının yazılı ilk tiyatro metnidir. Okuduğum ilk tiyatro metni oldu tiyatro kitapların bu kadar sürükleyici olduğunu düşünememiştim romana gömüldüğüm için:)
Gözüm kapalı öneririm. İçerikten bahsetmek istemiyorum bire bir tiyatroyu yaşamınızı öneririm kitapta... okuyacak olanlara keyifli okumalar.
Emile Zolan'nın okuduğum ilk romanıydı. Diğer kitaplarını da en kısa zamanda okumak için sabırsızlanıyorum. Yazar akışı güzel, sürükleyici bir roman yazmış. Merak ettim doğrusu romanda geçen olaylar hayal ürünü mü yoksa gerçeklerden esinlenerek mi yazılmış?
There Raquın, Raquın genç yaştayken eşini kaybeder . Camille adında hastalıklı bir oğluyla ortada kalır. Tüm varını yoğunu oğlunun sağlığına harcar üzerine titrerdi. Bir gün Raquınım kapısı çalar ve olaylar o kapıyı açtıktan sonra hayatı boyunca peşini bırakmaz. Kapıyı çalan ağabeyiydi Therese adında bir kız çocuğunu kucağına bırakıp yeğenin diyerek kapıyı çekip gider bir gün haber gelir adam intihar etmiştir. Therese ve Camille birlikte büyür aynı yerde uyur aynı ilaçları içer hasta olmadığına rağmen Raquın Thereseyi evladından ayırmaz ikisi büyüdüğü zaman birbirlerine karşı duyguları olmadığına rağmen evlendirilir. Raquının oğlu kadar sevdiği, Camillenin de kardeş gibi sevdiği Laurent evlerinin üst katına yerleşir. Therese Laurenti gördüğü ilk günden beri ona karşı duygular hisseder ve bunu ona kendini teslim ederek hissettirir. Yasak aşk yaşarlarken önündeki en büyük engelin Camillenin olduğunu dille getirerek onu öldürmeyi planlarlar. Camille öldürüldükten sonra ikisi evlenir ama hiç ummadıkları bir hayatları olur mutlu mesut yaşamayı planlarken tam tersi olur ikisi birbirine düşman kesilir vicdanlarını rahatlamak için suça ortak olmamak için birbirlerini suçlayıp dururular taki bir gün birbirlerini öldürmeyi planladıkları güne kadar. İkisi de ölür Raquında gerçeklerle beraber felçli bir şekilde hayatına devam eder...
Yazar, siyaset adamı olduğundan dolayı siyasi içerikli sanmıştım romanı ondan dolayı keşfetmem geç oldu. Siyasi içerikli kitap okumayı pek sevmem daha çok merak uyandıran, sürekliyici akışı güzel bitmeye kıyamadığım kitaplar olmasını isterim. Muhteşem bir roman daha erken okumadım diye çok şey kaybettiğimin farkına vardım. Romanda neler olmuş neler bitmiş örnek veremem çünkü her sayfasında farklı kapılar açılıyor. 5 sayfa kala kitabı sürekli bir yerlerde unuttum 1 haftadır peşindeydim bir an önce kitabımı bulayım da 5 sayfasını okuyum da sonu nasıl bitiyor. Normal olarak bir romanın son 5 sayfasında pekte merak uyandıracak bir olaya rastlanılmaz. Ne olacağı nasıl biteceği bellidir. EFSUN öyle bir kitap değildi her sayfası birbirinden değerli..
Daha önce bu yazarın kitaplarıyla neden tanışmadım diye kendime kızıyorum. Tek solukta okunur ve olayları iliklerinize kadar hissedersiniz. Geçmiş yasa ve törelerden bahsediliyor. Okurken geçmişe yolculuk yapıyorsunuz günümüzde ne kadar rastlanmasada bu olaylara farksızda diyemiyor insan adalet konusunda..
Sonunu baya merak ediyordum bir an önce okuyayayım da bitsin. Sürükleyici ve etkileyici Küçük kızın yaşça kendinden büyük birine aşık olmasını ve ısrarla onunla evleneceğini hayal edip gerçekleştirmesini anlatan bir roman.. Adamın bir şeyleri ona ifade etmekte zorlandığı şeyi birebir yaşamasına izin vererek kırgınlıklara yol açmasına sebep oluyor.
"Bir şeyleri yaşayarak öğrenmen daha etkili oluyor. Sonuç her ne olursa olsun.."
Sadece kendimi romanda bulurum sanmıştım. Hayat bir şiire de sığabiliyormuş en güzel örneğini de Halil Cibran vermiş. Ne güzel açıklamış ailenin çocuk üzerindeki etkisini "sadece çocuklarınıza sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.."Kalemine sağlık.
Birebir içindeki olayları yaşamak buna denir. Bazı insanlar ve kitaplar olur cümlelerle ifade edilemeyecek kadar manidar. Kitaptan çıkardığım ders ; Her şey vaktinde söylenilmeli doğru zaman yoktur. Doğru zaman bulunduğun andır.
Kelimelerle ifade edilecek bir kitap değil, okumak yetmiyor kitabın içindeki karakterleri bire bir yaşamanız gerekiyor. Bir yazar bu kadar mı kusursuz yazar romanlarını her satırında emek var. Serenada başlamadan önce bu kitabı tek solukta bitirmeyeceğim diye kendimi koşullandırmıştım. Sayfa sayfa iliklerime işleyene kadar okudum bitmesinden korktuğum için uzun süre ellimde kaldı. Bitmesini istemediğim bir kitaptı bugün bitti ve bir boşluğa düşmüş gibi hissetim.
Tek kelimeyle mükemmel ve ötesi "İnsana Ne Kadar Toprak Gerek?" başlıklı hikâye bölümüne geldiğiniz zaman bizzat yaşamış kadar oluyorsunuz, hayata olan bakışımı değiştirdi. Araya uzun zaman girse bile kitaptaki bu bölümü unutacağımı hiç sanmıyorum..
Kitabın adı Kardeşimin Hikayesi yazar "Ömer Zülfü Livaneli" yine kaleminden güzel bir roman dökülmüş.
Huzursuzluk kitabından sonra Ömer Zülfü Livaneli'nin okuduğum üçünçü kitabıdır. Üzüldüm doğrusu neden daha erken kitaplarıyla tanışmadım diye..Ardı arkası kesilmeyen güzel kitapları var ve her biri birbirinden güzel akıcı insanın içinde merak uyandıran sonu nasıl biter diye tek solukta okuyum da bir an önce sonuna varayım ama sonuna varıldığı zaman keşke bitmeseydi dediğiniz oluyor. Bazı kitaplar belirli bir zaman geçtiği zaman kitabı okuduğunuz zaman kitapta farklı bölümler görüyorsunuz ben bu kitabı daha önce okudum mu diyorsunuz ama Ömer Zülfü Livaneli'nin kitaplari sonradan farkedilecek kitaplar değil bir kere okudunuz mu ömür boyu zihninizde kalıyor ilk okuduğunuz gün gibi...Tek kelimeyle mükemmel..
Kapakta olduğu gibi yazar "İyileşmek" diyor;
Hayatta karşı elli kolu bağlı, hiç bir şeyden keyf alamayan sürekli kötünün başına geleceğine inan en önemlisi geleceğini göremeyenin okunması gereken bir kitaptır. Düştüğünüz yerden kalmak istiyorsanız bir insana değil bu kitaba sarılın
Nasıl bir eczaneye gidip ilacınızı bulmak için iyileşmek istiyorsanız. Bu kitabı bulmak için de arayışlara girin iyileştirir.
Okunması gereken bir kitaptır. Kitabı kaç defa okudum hatırlamıyorum , ne zaman elime bir kitap alıp okumak istesem Fareler ve İnsanlar kitabındaki gibi arayışlara giriyorum aynı hazı bulmak için. Pişmanlık duyulacak bir kitap değil aksine şimdiye kadar niye okumadım denilmesi gereken bir kitaptır. Birebir olayları yaşamış oluyorsunuz ve olayları yaşadığınız gibi kitabın etkisinde kalıyorsunuz. Kitabın son sayfasına geldiğiniz zaman yolun sonuna varmış oluyorsunuz . Yol hiç bitmesin istiyorsunuz.
Zayıf ama kendini güçlü gösteren adam kadını düştüğü yerden kaldırır ve kadın bir gün adamın kapısını çalar ve adamın güçlü değil zayıf olduğunu görür bu haline acır. Haline acınmasına dayanamayan adam kadına git der..
-Kadın da ardına bakmadan gider...
-Adam pişman olur ardından gider ama kadın çoktan kayıplara karışmıştır..
Yazarlık uğruna, sevdiği adam tarafından öldürülen kadının hikayesi...
Tek solukta okunabilecek bir kitap, olayı bizzat yaşamış kadar oluyorsunuz anlatım o kadar ki kusursuz.
