猫 Neko

Eğer bu bir kör nokta ise, biz hepimiz aynı kör noktayla ya­şamaktayız. Kafuku'nun kulaklarında uzun bir süre yankı­landı bu sözler.
Reklam
Karım bu sahneyi görseydi, acaba ne hissederdi?" diye düşünen Kafuku, tuhaf bir duyguya ka­pıldı. Ne var ki, artık ölü olan biri muhtemelen bir şey dü­şünmez, hissetmezdi. Kafuku'ya göre işte bu ölümün müthiş özelliklerinden biriydi.
"Acı vermedi diyemem" dedi Kafuku, "düşünmek isteme­ diğim şeyler geliyordu aklıma. Hatırlamak istemediğim şey­ leri anımsıyordum. Ama rol yaptım. Sonuçta rol yapmak be­nim işim." "Başka bir karaktere büründünüz" dedi Misaki. "Aynen öyle." "Sonra yine eski karakterinize döndünüz." "Aynen öyle" dedi Kafuku, "istemesen de dönersin. Ama geri döndüğünde, döndüğün yer eskisine göre biraz farklıdır. Kural böyledir. Tamamıyla öncesiyle aynı olmak mümkün değildir."

Reader Follow Recommendations

See All
Rol yaparken kendimden başka biri olabiliyordum. Rolüm sona erince de yine kendime dönüyordum. İşte bu eğlenceli gelmişti bana." "Başka biri olabilmek eğlenceli bir şey mi?" "Tekrar kendine döneceğini bilirsen, evet."
Ancak Kafuku, profesyonel bir oyuncuydu; kendi ka­rakterinden çıkıp rol yapmak onun işiydi. Böylece o da en iyi şekilde rolünü oynadı. Seyircisi olmayan bir oyunda.
Reklam
Aslına bakarsanız sırları paylaşmanın yararı yok, birbi­ rimize yakınlık duymamız için acı çekmiş olmanız yeterli. Sizde bir parça sevgi uyandırdığımı görüyorum, bunun için size çok teşekkür ederim. Isterseniz, sizin deyişinizle bir düşünce arkadaşlığı oluşturabiliriz, bu ilişki hayatın sıkıntılı anlarını atlatmada bize yardım edecektir.
Mektubunuzu bana İspanyol şarabı içtiğimiz bir akşam yemeğinin sonunda verdiler,..
Sakin denizin hafif hışırtısından başka ses duyulmayan o yıl­ dızsal geceyi anımsıyorum. Dağın yamacına siyah gözyaşları gibi servilerin, karanlık kütleler halinde çınariarın karaltısı düşmüştü; şurada burada eski, yüzlerce yıllık sınır taşları eski zaman dervişlerinin unutulmuş yerlerini gösteriyordu; kuru otlar, likenler, yosunlar hoş bir koku salmaktaydı; böyle bir gece kırlarda olmak bir mutluluktu ve yaşamak güzel şeydi.
Aziyade ile yaşadığı aşk Loti'ye Türk dünyasının kapısı­ nı aralamıştır. Önceleri "çocukların askereilik oynaması gibi efendiyi oynayan" bu genç adam "hiç farkına varmaksı­zın yavaştan Türkleş[tiğini ayrımsamış] gelişen siyasal olay­ lar karşısında [ ... ] gönlü[nün] haritadan silinmek istenen bu güzel ülkeden yana" olduğunu açığa vurmuştur. Artık "kendi memleketinin tehdide ve ölüm tehlikesine maruz kalması halinde hissedeceği coşkuyu bir parça Türkiye için de hisse[tmektedir]".
Reklam
İnsanların ilişki kurmak yerine iletişim kurmaları çağımızın vebası.
Babam, üstüne ütülü ceket almadan dışarı çıkmayan babam... Her zaman nazik ve karşısındakine hak vererek konuşan babam... Başkalarının göstermek istemediği yanlarını görse bile söylemeyen, hiçbir sırrı paylaşmayan babam...
Oysa ben, sokakta karşılaştığım zaman annemi seyretmeye doyamam. Dünyadaki bütün kadınlardan daha zariftir o. İnce topuklu ayakkabıları, rüzgârda tel tel ayrılan saçları, narin bedenini saran ipeksi giysileriyle kibarlık sembolüdür. Dans eder gibi yürür, şarkı söyler gibi konuşur. Bakışları, değdiği her kişinin kendisini özel hissetmesine neden olur.
Neşe içinde, makinist Münevver Hanım’ı uyarıyor; “Aman bizi çabuk götürme. Yavaş yavaş, saatte iki üç kilometre hızla gitsek yeter!” diyorlardı. Bazen göl üzerinde güneş batarken Münevver Hanım, “Günbatımı durağı!” diye bağırıp, treni durduruveriyordu.
“Hikâyeleri anlatmaya devam et!” diye tutturdular. “Senin anlattıkların, Meltem’in katkılarıyla zenginleşince tadına doyulmuyor!” İlyas, “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar derlerdi, demek doğru değilmiş!” diye içinden geçirdi. “Ben öyle yalancıyım ki, mumum sonsuza kadar yanıyor. Yalancının yalanının ortaya çıkması ne büyük hediyeymiş meğer. En korkuncu, yalanın hiç ortaya çıkmaması. Sürekli aynı yalanı tekrar etmek zorundasın o zaman. Ne büyük yorgunluk!”
410 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.