Aziz Nesin benim en çok sevdiğim yazarlardan biridir.
Bir trafik kazasında yüzümden ciddi şekilde yaralanmış ve konuşamaz olmuştum. Üç yaşındaki çocuğum, korktuğu için yüzüme bakamıyordu. Yıl sanırım 2006 idi. Yeniden konuşabilmek için bağıra bağıra kitap okumaya çalıştığım o günlerde Aziz Nesin'in tüm kitaplarını okumaya başladım. Kızım yüzüme korkudan bakamadığı için sekiz ay boyunca odadan (nerdeyse) çıkmadan, gözyaşları içinde acı acı gülerek okudum mizah öykülerini. Aziz Nesin bu sebeple ayrıca özeldir. O gün bugündür bıkmadan usanmadan tekrar tekrar okurum.
Eşimle ne zaman yolculuğa çıksak kitaplarından birini mutlaka yanımıza alırız. Ben araba kullanırken eşim okur, eşim araba kullanırken de ben okurum.
Gelelim zübükzadelere:
Zübükler hiç bitmez. Her zaman her yerde karşınıza çıkarlar. Onları daha ilk görüşte şıp diye gözünden tanırız. Dahası ve acısı yıllardır ülke yönetirler. Halkın vekili olduklarını unutup asıllarının işine yarayacak, menfaatine olan ne varsa, ellerini "hayır" demek için kukla gibi yukarı kaldırıp indirirler. Benim anlayabildiğim halde ilginç bulduğum şeyse, zübüklerin her seferinde bu oyunu nasıl kazandıklarıdır. Aziz Nesin'inin kitabından aynı isimle uyarlanan sinema filmini de ne zaman rast gelsem mutlaka izlerim.
Kitabın, (her kitabında olduğu gibi) anlatım biçimi, konu seçimleri, güncelliği mükemmel. Her nerede olursanız olun, her ne düşünüyorsanız, doğrularınız her neyse bir kenara bırakın ve hiç düşünmeden, okuyun gitsin.