Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nuri SARITAŞ

Nuri SARITAŞ
@NuriS01
Tanınmamış Kişi -Sıradan İnsan-
Kuşadası
Adana, 10 Mart
16 okur puanı
Haziran 2020 tarihinde katıldı
Fetih
Kurdele parçaları ve iplik atıkları buluyor, ortasını deldiğim bir sürü şişe kapağını bunlara diziyor ve Minguinho'yu süslüyordum. Nasıl da güzelleşiyordu. Rüzgâr esince şişe kapakları birbirine çarpıyor ve atı Ay Işığı'nın tepesindeki Fred Thompson'un gümüş mahmuzları gibi şıngırdıyordu...
Sayfa 105 - #Zeze #ŞekerPortakalıKitabı okuyor
Reklam
Fetih
Uçurtma havası gelince sokağa çıkmayan kalmadı. Mavi gökler dünyanın en güzel ve en rengârenk uçurtmalarıyla beneklenerek adeta gündüz vakti yıldızlarla doldu.
Sayfa 105 - #Zeze #ŞekerPortakalıKitabı okuyor
Çürüdüğünü Göreceğim Zindanlarda
Ariovaldo Efendi istasyonun basamaklarını birer birer çıkmaya başladı. Tepeye ulaşınca dönüp seslendi: "Sen bir meleksin, Zezé..." El salladım ve gülmeye başladım. "Melekmiş! Bilmediği için böyle diyor tabii..."
Sayfa 92 - #Zeze #ŞekerPortakalıKitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Küçük kuş, okul ve çiçek
Yeni bir ev. Yeni bir hayat ve sade ümitler, sadece ümitler.
Sayfa 60 - #Zeze #ŞekerPortakalıKitabı okuyor
"Yaşamak için fazlasıyla yaşlanmış gibiler, her şeyden bıkmışlar sanki..."
Sayfa 48 - #Zeze #ŞekerPortakalı #LalaKitabı okuyor
Reklam
Savaş barıştırır, özgürlük köleliktir, cahillik güçtür.
''Kalk iki gözüm, iskeleye geldik. Günün birinde ya çıldıracağız ya dünyaya hâkim olacağız. Şimdilik bir rakı parası bulmaya çalışalım ve parlak istikbalimiz şerefine birkaç kadeh içelim.''
Sayfa 9 - Ataç YayınlarıKitabı okuyacak
Senelerden beri hiç kimseye bir tek kelime söylemedim. Halbuki konuşmaya ne kadar muhtacım. Her şeyi içinde boğmaya mecbur olmak, diri diri mezara kapanmaktan başka nedir? Ah Maria, niçin seninle bir pencere kenarında oturup konuşamıyoruz? Niçin rüzgarlı sonbahar akşamlarında, sessizce yan yana yürüyerek ruhlarımızın konuştuğunu dinleyemiyoruz? Niçin yanımda değilsin?
Sayfa 174 - Anonim YayıncılıkKitabı okudu
Mütemadiyen onları düşünüyordum. Fakat nihayet daha fazla dayanamadım ve kafamdan uzak tutmak istemediğim hayal, yavaşça, sessiz sedasız gözlerimin önüne dikildi: Maria Puder, benim Kürk Mantolu Madonnam, dudaklarının kenarındaki ince kıvrıntı ve siyah gözlerinin derin bakışlarıyla karşımda duruyordu. Yüzünde hiç dargınlık, sitem yoktu. Belki biraz hayret, fakat daha ziyade, alaka ve şefkatle bana bakıyordu. Halbuki bende onun bakışlarını karşılayacak cesaret yoktu. On sene, tam on sene, zavallı ruhumun bütün kırgınlığıyla, bir ölüye kızmış, bir ölüyü suçlu tutmuştum... :(
Sayfa 172 - Anonim YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Trenin hareket saati gelmişti. Bir memur vagon kapısını örtüyordu. Maria Puder merdiven basamağına atladı, sonra bana eğilerek, yavaş bir sesle, fakat tane tane: ''Şimdi ben gidiyorum. Fakat ne zaman çağırırsan gelirim...'' dedi. Evvela ne demek istediğini anlamadım. O da bir an durdu ve ilave etti: ''Nereye çağırırsan gelirim!'' Bu sefer anlamıştım. Ellerine sarılmak, öpmek için atıldım. Maria içeri girmiş, tren sessiz sedasız hareket etmişti. Bir müddet onun bulunduğu pencerenin yanında koştum, sonra yavaşladım, elimi sallayarak: ''Çağıracağım... Muhakkak çağıracağım!'' diye bağırdım. Gülerek başını salladı. Yüzü ve bakışları bana inandığını gösteriyordu.
Sayfa 153 - Anonim YayıncılıkKitabı okudu
Tekrar yüzüne baktığım zaman kalın ve biraz dağınık kaşlarını, bir şey düşünüyor gibi, kaldırmış olduğunu gördüm. Göz kapaklarının ince mavi damarları belli oluyordu. Siyah ve gür kirpikleri hafifçe titremekteydi ve bunların üzerinde minimini yağmur damlası parlıyordu. Saçları da yer yer ıslanmıştı.
Sayfa 95 - Anonim YayıncılıkKitabı okudu
Garsonu çağırmak için etrafıma baktım. Gözlerim orkestranın arasında geçerek salona doğru gelen kadına ilişti. Elinde kemanı yoktu. Hızlı hızlı yürüyordu. Benim bulunduğum tarafa yaklaştığını görünce etrafıma bakındım... Bana, benim masama geliyordu. Biraz evvelki gibi ahbapça gülüyordu. Önümde durdu ve elini uzatarak: ''Nasılsınız?'' dedi.
Sayfa 76 - Anonim YayıncılıkKitabı okudu
İçimde, bir yolculukta tanışıp alıştığım, fakat pek çabuk ayrılmaya mecbur olduğum bir insana veda eder gibi bir his vardı. Artık bu sergiye ayak basamayacığımı biliyordum. İnsanlar, birbirlerinden hiçbir şey anlamayan insanlar, beni buradan da kaçırıyorlardı.
Sayfa 63 - Anonim YayıncılıkKitabı okudu
“Asla birlikte yaşamı paylaşamayacağız seninle, paylaşamayacağız ve asladan öncesi yine asladır Milena."
Hasta başını şiddetle sallayarak sözümü kesti. Bir şeyler mırıldanıyordu; eğildim, nefesini yüzümde hissediyordum: ''Hayır, hayır!'' diyordu. ''İnsanlar bana hiçbir şey yapmadılar... Hiçbir şey... Hep ben... Hep ben...''
Sayfa 44 - Anonim YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Hızlı hızlı otele döndüm. Kahvenin gramofonu ve Suriyeli kadının şarkısı kesilmişti. Arkadaşım yatağına uzanmış kitap okuyordu. Bana yandan bir göz attı: ''Ne o, çapkınlıktan mı geliyorsun?'' dedi. İnsanlar birbirlerini ne kadar iyi anlıyorlardı... Bir de ben bu halimle kalkıp başka bir insanın kafasının içini tahlil etmek, onun düz veya karmaşık ruhunu görmek istiyordum. Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!..
Sayfa 35 - Anonim YayıncılıkKitabı okudu
''İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.''
Sayfa 29 - Anonim YayıncılıkKitabı okudu
''İşte Raif Efendi'nin birkaç çizgi ile ortaya koyduğu Hamdi, benim uzun zamandan beri görmek istediğim halde bir türlü göremediğim insandı. Yüzünün bütün iptidai ve vahşi ifadesine rağmen acınacak bir tarafı vardı. Zalimlik ve zavallılığın iştiraki hiçbir yerde bu kadar vazıh olarak gösterilmemiştir. Sanki on senelik arkadaşımı ilk defa bugün sahiden tanıyordum.''
Sayfa 18 - Anonim YayıncılıkKitabı okudu
Koştum. Peşinde avaz çığlık bir çocuk sürüsü, deliler gibi koşan, yetişkin bir erkek. Ama umurumda bile değil. Yüzümü kamçılayan rüzgâra karşı, dudaklarımda Pençer Vadisi kadar geniş bir tebessüm, koştum. Koştum.
Sayfa 422 - Everest Midi (Özel Baskı)Kitabı okudu
At kendisinden isteneni anlamakta gecikmedi, hızını kesti ve hafifçe yorgalayarak gitmeye başladı. Biraz pofurduyor, yeri döven nal sesleri de duyuluyordu. İnsan böyle bir atla, şarkı mırıldana mırıldana tek başına gitse ne kadar hoş olurdu.
"Büyükler, gerçekten tuhaflar..." diye söylendi durdu yolculuğu süresince Küçük Prens.
Reklam
-Öğrendim ki insan kendisini düşünerek değil, sevgiyle yaşar.