Hayatı boyunca ona ulaşabilmek için mücadele etmiş ve inanca "kuru bir ot gibi" susamıştır. Ebediyen parçalanmış olan birliğe kavuşmak ister, ebediyen kovalanan sığinacak bir yer; ebediyen kovulmuşa, tutkunun bütün hızlı akıntılarıyla.el gibi akana bir çıkış, bir huzur, bir deniz gereklidir.
Dostoyevski Tann'yı böyle hayal eder, bir sükunet olarak ve onu sadece bir ateş olarak bulur. Kendisi küçücük olmak ister, zekasından kurtulmak ister, ona karışabiirnek için, bir kömürcü gibi inanabiirnek ister, "yüz elli kiloluk
şişman tüccar karısı" gibi olmak ister, her şeyi bilen, her şeyin bilincinde olan biri olmaktan vazgeçmek ister, inançlı olabilmek için, tıpkı Vedaine gibi yalvarır...
Tolstoy, işlediği bütün günahlardan ötürü kendini suçlamıştır. Dostoyevski ise susmuştur. Ama onun bu susması Tolstoy'un bütün suçlamalarından çok daha yakındır Sodom fikrine.
Dostoyevski'yi çeken şey kumardır, "ya hep ya hiç"tir. Yeşil çuhanın önünde, iradesi yarı bilinçli yarı bilinçsiz olarak, hic durmadan kaderine meydan okumuştur.