Sonbahar...Ahenk ve inceliğin zihinlerde hususi, bitmek tükenmez bilmez bir tesir bıraktığı o mevsim; okunmaya layık her şairin elinden kimi tasvir girişimleri ya da hislere dair bir takım dizeler çıkmasını sağlayan o mevsim...
Kadınların hepsine mantıklı varlıklar yerine, nazik birer hanımefendi muamelesi yapman hiç hoşuma gitmiyor. Hiçbirimiz ömrümüz boyunca huzur ve refah içinde yaşamayı beklemiyoruz...
Sağlık, en büyük zenginlik!
Alec, bir adada yaşayan kendi halinde grafikerdir. Yaşamını gazeteye verdiği çizimlerle sürdürür. Yaşadığı ada, savaş gazisi babasından kalmadır. Küçük bir kısmı devlete aittir, bu kısımda da az sayıda sakin insan topluluğu ve cafe vardır. Kendisi gibi dikkat çeken; ama sorunlu bir yazar olan Évé 'de bu adada yaşamaktadır. Bir gün kullanılan tüm teknolojik aletlerin sessizliğe gömülmesiyle adanın,sonrasında dünyanın sakinliği alt üst olur. Yunan soyundan gelen bir ırk dünyadaki nükleer savaşa engel olmak için böyle bir koruma yapmıştır. İnsanlar zamanla bu grupla tanışınca , onların şifa veren elleriyle tanışır. Artık tek düşündükleri ve önemsedikleri sağlıklı ve uzun ömürlü olmalarıdır...
Eserde anlatılan bir ütopya gibi görünse de aslında gerçek hayata uygulanabilir. Şahsen yeraltı uygarlıklarına bende inanıyorum. Bizim gibi düşünüp yaşamayan, bizden daha medeni ve merhametli bir uygarlık var. Neredeyseniz bir an önce çıkın. Özellikle Türkiye için...