Çünkü çürüme içten başlar.
- Her insan bedeninin çürüyeceğini bilir ve bundan korkar.
- Çoğu insanın ruhu gövdesinden önce çürür; nedense bundan kimse korkmaz!
- Ama İnan bana, insanların çoğunun ruhu,bedeninden önce çürür.
Ekspresyonist sanatta halkı rahatsız eden şey, doğanın çarpıtılmasından çok, güzellikten uzaklaşmasıydı. Karikatürcü, insanın çirkinliğini gösterebilirdi, ne de olsa bu onun göreviydi. Oysa kendini ciddi sayan bir sanatçının, bir şeyin görüntüsünü değiştirirken, onu daha da idealleştireceği yer de çirkinleştirmesi, hoş karşılanmıyordu. Fakat Munch, bir acı çığlığının güzel olmayacağını, yaşamın yalnızca güzel yönlerini görmenin ikiyüzlülük olacağını söylemekle yanıt verebilirdi. Çünkü Ekspresyonistler, insanların çektiği acıyı, sefaleti, vahşeti ve tutkuları öyle derinden hissediyorlardı ki, sanatta uyum ve güzellik üzerine diretmenin dürüst olmayı reddetmekten başka bir şey olmadığına inanıyorlardı.
Jean-Paul Sartre ne demişti:” Savaşta ölen bir tek çocuk karşısında benim bütün kitaplarımın ne değeri var?” Evet, yalnız Sartre’ın kitaplarının değil, bütün kitapların, hatta bütün uygarlığın ne anlamı var?
Şunu unutmayalım: En büyük anıt insandır.
Hiçbir zaman büyümeyecek olan Filistinli ölü bir çocuk bedeni önünde, dünyanın bütün politikacıları, bütün askerleri, bütün devletleri, bütün hükümetleri başlarını önüne eğsin ve utanç içinde sussun.