İlk öykü kitapla aynı adı taşıyan Ay Işığı Sokağı ile başlıyor, Leoporella, Nişan, Leman Gölü Kıyısında Olay’la devam edip, Avare ile son buluyor.
Ay Işığı Sokağı, geminin gecikmesi ile gece trenini kaçıran bir gezgin zamanını geçirmek için kendine yol arkadaşı aramaya koyulu. İstem dışı sürüklendiği gecede başka hayatlara konuk olmayı başar
Leoporella, Ay ışığı gibi kitabın ikinci uzun öyküsü. Evlilik dışı dünyaya gelen Crescenz’in hizmetçilik yaparak geçen uzun yıllarını anlatıyor. Patronuna olan bağlılık mı, saplantı mı, sevgi mi adını bir türlü koyamadığım öykü. Bu kadar duyguların bir arada işlendiği kitabın en sıra dışı öyküsü ve etkileyici öykülerinden biri de Leoporella. Yine sonunda ölüm var.
Nişan, savaşın yakıp yıktığı 1810 yılında Fransızların aralıksız saldırdığı Hostalric’te bir albayın koruduğu erzak konvoyu ormanda ilerlerken İspanyollar tarafından saldırıya uğrar. Albay kurtulur ama gördükleri hissettikleri onu ölümle burun buruna getirmek kadar kötü yapar.
Leman Gölü Kıyısında Olay, 1918 yılında bir yaz gecesinde Villanueva’da göle açılmış bir balıkçı tuhaf bir şey görür. Bitkin düşmüş çıplak bir beden gölde yüzüyordur. Fransa sahilinden beri yüzen adam bir Fransa’nın Rus askeridir. Rus askerin yaşadıkları vatan hasreti onu sonsuzluğa ölüme götürür.
Avare, yirmi bir yaşına gelmiş hala liseyi bitirememiş bir gencin öğretmeni tarafından rencide edilmesini anlatıyor. Buhrana sürüklenen gencin sonu yine ölümdür.
Zweig bu öykülerinde hep ölümün soğukluğunu işlemiş. Hep ölümü düşünmüş. Karakterleri ölümle yaşadıklarından hep kaçmışlar.