Öktem bey

Öktem bey
@Oktembey
“Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”
96 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 2 hours
Türk Kavimleri
Türk KavimleriAhmet Caferoğlu
8.6/10 · 17 reads
Reklam
Tanrıya şükür ki, yüzyıllık Rus istilâsı, Azeri Türkünü ne içten, ne de dıştan parçalamaya muvaffak olmuştur. Tam aksine, Rus mektepleri bile, Azerbaycanlının ruhunda besili bir milliyetçilik fikrini geliştirmiş, kızgınlaştırmış, istiklâl kalıbına döküvermiştir.
Rus Profesörlerinden P. J. Kovalevskiy’e göre Rus hayatının yüzyıllar boyunca çapulculukla elde edilen ganimetlere bağlı oluşunu itirafı, Azerbaycan’ın ne kadar ağır bir dış Rus baskısı altında yaşadığını göstermektedir.

Reader Follow Recommendations

See All
Türkmenlerin özlü ve uzun süreli tarihleri yardır. Selçuklular devletinin kuruluş şerefi bunlara aittir. Bundan dolayı da Türkmenler diğer bir deyimle Oğuzlar, İslâm âlemi için, Ortaçağ Türk halklarının hiç birine nasip olmayan büyük bir önem kazanmışlardır. Taşıdıkları kavim adı olan Türkmen etnonimine ilk defa Kaşgarlı Mahmut’ta raslanmaktadır.
Türkistan bütün Türklüğün anavatanıdır.
Reklam
DOĞU TÜRKİSTAN
yüzyıllar boyunca, koca kuvvet ve hattâ devlet halindeki Çin, Moğol ve Rus rekabet ve saldırganlığı, Türk'ü öz anavatanından kaçıramamıştır. Aksine, çok ağır kan bahasına ve kültür kaybına mal olmasına rağmen, her zaman direnilmiş, istilâların ucuzca atlatılmasına çalışılmıştır; Ülkenin gerçek sahiplerinin Türkler olduğu her vesile ile dosta ve düşmana hissettirilmiştir.
Altay Türkü doğuştan dürüst, temiz, uysal ve her bakımdan dayanıklı ve sâkindir. Şikâyet nedir bilmez. Yurtlarında ve ülkelerinde hırsızlık anlamı mevcut değildir. Küçükler büyükleri sayar, hürmet ederler. Her şeyin üstünde tuttukları hürriyettir. Onu bir nevi sembolik tapınak haline getirmişlerdir. Zenginler yanında çalışanlar, örfe göre, aile efradından sayılırlar. Bu yüzden 24 soyluk koca Altay Türklüğü, âdeta büyük bir aile sayılır.
Bünyesini ye yapısını teşkil eden Türk boylarının adlarına bakılacak olunursa. Altay Türkleri, cidden eski Türk özlülüğünü ve gerçek türeyişlerini olduğu gibi muhafaza etmişlerdir. Bir nevi anavatanlarının canlı tarihini yaşatmışlardır. Bunu bizzat Altay Türk halklarım vücuda getiren boy ve soy isimlerinden anlıyoruz. Şöyle ki: Teleüt’lerin bir uruğunu teşkil eden Tölös’ler Orhun yazıtlarında geçtiği gibi, Çin kaynaklarınca da “T'ie’le” şeklinde tespit edilmiştir. Telengit’ler ise yine aynı kaynaklarda “To-lanko”, Moğolların “Gizli Tarihlerinde” ise “Tenggut” olarak geçmektedir. Tuba’ların bir soyu olan Tirgeş de eski Türgeş’lerden başka bir şey değildir. Aynı şey Altaylı’lar soyundan olan Kırgız, Kıtang, Nayman, Mörküt ve saire gibiler hakkında, serbestçe söylenebilir. Bu suretle; Altay Türklerinin, 1500 yıllık millî tarihlerine sadakatle bağlı olduklarını görmekteyiz.
Coğrafik durumu dolayısıyla, yabancı dil tesirinden uzak kalan Yakut Türkçesi, bugüne kadar koca sahanın, rakipsiz bir ifade vasıtası olmuş, memuriyetle ve sürgünle gelenler kim olursa olsun, Yakutçayı öğrenme zorunda kalmışlardır. Bu yüzden, daha XIX. yüzyılda Yakut şivesi Avrupa Ve Rusyada araştırılmaya başlanmış, O. Böhtlingk (1848-1851) tarafından vücuda getirilen “Yakut dili hakkında, Gramer, Metin ve Lügat” adlı eser, Türk dili üzerinde yapılan gramer araştırmalarının şaheserini teşkil etmiştir. Mukayeseli Türk dili gramerinin de temeli olarak telâkki edilebilir.
Reklam
112 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 4 hours
Üç Medeniyet
Üç MedeniyetAhmet Ağaoğlu
8.3/10 · 45 reads
Yine tekrar ediyoruz: Bu deveyi ya bu diyarda güdeceğiz veya bu diyarı terk edeceğiz. Ya çağa uyarak müesseselerini olduğu gibi, kalıpları ve ruhları ile kabul edip uygulayacağız veya bunu yapamayarak mahvolmaya razı olacağız.
Sultan Vahdeddin hükümeti, İngiliz Miralayı Maxwell'in emri ile, Ermenilere her İslam ve Türk evine girerek şüpheli gördükleri kızları alabilmek için bir belge verdiği ve bu yüzden birçok İslam kızlarının din ve bekaretlerine tecavüz olunduğu halde, Alman milleti ve hükümeti yüzlerce milyar tazminatı, bütün harp ve ticaret filosunun yok edilmesini ve diğer müthiş şartları kabullenmesine rağmen, evladından bir tek adamın düşmanlara teslimine razı olamıyor. Kısacası, bu gibi yüzümüzü kızartacak yüzlerce misal gösterilebilir. Bizde hak ve hukuk endişesinden eser bile görülmüyor. Eskisi gibi zorbalar hüküm sürmekte ve halk da ona tahammül eylemektedir. Bugünkü çağdaş milletlerde, çağdaş hukuk anlayışı ile mücehhez olan cemiyetlerde bu rezaletlerin milyonda birisinin olması ihtimali bile yoktur.
Devlet ne padişahtır ve ne de hükümet, XIV. Louis'nin "devlet benim" dediği zamanlar çoktan geçmiştir. O prensip Fransa' ya büyük bir inkılap pahasına malolduğu gibi, bizim için de müthiş felaketlere sebep oldu. Devlet millettir, devleti kuran unsurdur.
Osmanlı devlet adamlarının ikinci ve daha büyük hataları, devletin kurucu unsuruna, devlette özel bir yer vermemeleriydi: Birçok milletlerden kurulan devletlerin hepsinde, daima iki çeşit kuvvet kendi kendine meydana gelir: Birisi merkeze yönelen, öteki devletçi olmayan. Osmanlı Devleti'nde merkeze yönelen unsur Türk'tü. Merkezden uzaklaşan unsurlar da diğerleriydi. Şu halde, Osmanlı büyükleri bu gerçeği dikkate alarak ona göre hareket etmeliydiler. Daima Türk unsurunu kuvvetlendirmeye çalışmalıydılar. Onun bilgisinin, fenninin, ekonomik durumun üstünlüğünü sağlamalıydılar. Çünkü devlet tabiatıyla kuvvetini daima bundan alacaktır. Zor zamanlarda daima buna başvuracaktı. Zaten Türk, devletçi ve merkeze yönelmiş olduğundan, devletin esasını, temelini teşkil ediyordu ve devleti müşkül durumlara sokmaktan sakınacaktı. Fakat Osmanlı devlet adamları, Fatih' ten sonra, bu prensibin tamamıyla aksine hareket etmiş bulundular. Onların faaliyet merkezleri Anadolu olacaktı. özellikle Anadolu'nun gelişmesine çalışacaklardı. Fakat tamamıyla aksini yaptılar; İstanbul daima kuvvetini Anadolu' dan aldığı, oraya dayandığı halde Anadolu'yu tamamıyla unuttu, ihmal etti. Zaten pek az düşünülen şehircilik hususunda Anadolu asla hatıra gelmedi. Türk, bol bol canını devlete feda ettiği gibi, ekonomisini, bilgisini, irfanını, sanayisini de feda etti. Bu suretle devletin kurucusu bulunan ırk, gittikçe zayıfladı ve nihayet devleti eski büyüklük ve ihtişamı ile ayakta tutamayacak bir hale geldi, devlet düşmeye başladı.
1,497 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.