Dorian Gray; güzelliğin, sanatın, aşkın vücut bulmuş hali. Eşsiz insan. Aslında kendisi bunun farkında bile değilken saf, iyi kalpli bir cocukken çevresi tarafından ona yakıştırılan bu iltifatlarla, övgüyle yani çevre psikolojisiyle zamanla değişime uğruyor. Kibir ve bencillik onun sonu oluyor. Gençlik ve güzellik hevesi bütün hayatını karartıyor en sonunda içinden çıkılamaz bir hal alıyor. O portre belki de her birimizin karşısında durmalı. Bir ayna gibi yaptıklarımızı ve hatalarımızı yansıtmalı. İşte insan acaba o zaman günahları, yanlışları bu kadar kolay işleyebilecek mi? Çok güzel bir kitaptı sonu muhtesemdi gerçekten ders alınası bir konuydu. Şiddetle tavsiye...
Zaten en iyimser tanımlamayla bile gençlik
dediğin neydi ki? Ham olgunlaşmamış bir mevsim, sığ duyguların hastalıklı fikirlerin hüküm sürdüğü bir zaman dilimi. Neden gençlik zırhına bürünmüştü ki? Gençlik onun başını yakmıştı.
Her birimiz 17 Ağustos'u beynimize kazımıstık. Ancak yazar yüreğimize de kazımayı başardı. Televizyonlardan gördüklerimizin asıl yüzünü, nedenini, yaşanan ızdırap ve çileleri cesurca bir bir yüzümüze vurmuş. Yazarın, Depremin arka planında yaşadıkları beni çok derinden etkiledi. Zaten ülkece deprem kalbimizde bir yarayken henüz 6 Şubat'ı atlatamamisken her okuduğum satırda kahroldum. Hala ders almıyoruz hala çok büyük kayıplar veriyoruz.Evet bu gerçek unutulmamalı! Her daim hatırlanmalı, ders alınmalı, aynı hatalar tekrar yapılmamalı! Artık yeni bir 17 Ağustos'u ya da 6 Şubat'ı bu ülke bu millet kaldıracak durumda değil!!