Kardelen

Kardelen
@Olric_Albayim
Boğaziçi Üniversitesi GETEM (Görme Engelliler ve Teknoloji Merkezi) Gönüllü okur TEMA LÖSEV 2/208
Genellikle zaman-uzam, iki zaman-noktası arasında ölçülen mesafe anlamında zaman hesabının bir sonucu olarak anlaşılır. Bu hesaplamada, bir çizgi ve parametre olarak ve böylece de tek- boyutlu olarak tasarımlanan zaman, sayılarla ölçülür. Şimdiler dizisinin art ardalığı olarak düşünülen zamanın bu boyutluluğu, üç- boyutlu uzam tasarımından ödünç alınır.
Reklam
Öyle görünüyor ki biz zamanı, elimize bir saat veya bir kronometre alarak ve "şimdi 8:30 " dediğimizde doğrudan doğruya ve açıkça ölçtük. Biz "şimdi" diyoruz ve zamanı kastediyoruz. Fakat zaman, zamanı gösteren saatin herhangi bir yerinde bulunamaz. O ne saatin kadranında ne mekanizmindedir ne de modern teknolojik kronometrelerde bulunabilir. Şu iddia kendisini üzerimize zorluyor: Ne kadar çok teknolojik olursa - ne kadar fazla kesin ve bilgi verici olursa - kronometre, düşünmeyi, her şeyden önce zamanın kendine özgü karakterine verme fırsatına da o kadar az sahip olur.
Platon, Varlığı idea olarak ve İdeaların koinonia’ın olarak tasarımladığında, Aristoteles energeia olarak, Kant konum olarak, Hegel mutlak kavram olarak ve Nietzsche güç istemi olarak tasarımladıklarında bunlar rastgele önerilen öğretiler değil daha çok, kendini gizleyeni göndermekten söz eden yani 'Varlık vardır, O Varlığı verir"den söz eden bir iddiaya verilen yanıtlar olarak Varlığın sözcükleridir.

Reader Follow Recommendations

See All
Varlık, bütün varolanları varolanlar olarak işaretlemekle mevcut-olagelme'yi (presencing) ifade eder. Mevcut olana göre düşünüldüğünde mevcut-olma, kendisini mevcudiyete-bırakma olarak gösterir. Ancak artık bu mevcudiyete-bırakmayı açıkça, mevcut olagelmeye imkan verildiği sürece düşünmeye çalışmalıyız. Bırakma (Letting), kendi karakterini, gizli kalmamayı sağlamada gösterir. Mevcudiyete-bırakma şu anlama gelir: Gizlememe, açıklığı sağlama. Gizli kalmamada, mevcudiyete-bırakmada, mevcut olmayı yani Varlığı veren bir verme yürürlüktedir.
Varlık ve zaman, birbirlerini karşılıklı olarak belirler, ancak böyle bir tarzda ne birincisine - Varlık- zamansal bir şey denir ne de İkincisine -zaman - bir varolan. Düşünceyi bütün bunlara verirken kendimizi çelişkili ifadeler içinde başıboş buluruz. (Felsefe böyle durumlardan çıkış yolunu bilir. Çelişkilerin kalmasına izin verilir hatta onlar keskinleştirilir ve kendisiyle çelişen ve böylece ondan ayrı düşen kapsamlı bir birlik içinde bir araya getirilmeye çalışılır. Bu işleme diyalektik denir...)
Reklam
Yürürlükteki tasarımlara göre şimdi, geçmiş ve gelecek ile birlikte zamanın karakterini biçimlendirir.
Varolanlara bakmadan Varlığı düşünme girişimi zorunlu olur, çünkü öbür türlü bana öyle görünüyor ki şimdiye kadar 'Varlık" adı verilen ile insanın bağıntısını yeterli ölçüde belirlemenin olanaklılığı bir yana, bugün bütün yeryüzünde varolan’ın Varlığını açıkça görüşe getirmenin artık herhangi bir olanaklılığı yok gibi.
Heidegger, saf olayı, bir şeyin olagelmesine başvurmaksızın betimliyor ve böylece olay (olagelme), insan ve Varlık'ın birbirlerini sahiplendikleri "yer" i birleştiriyor.
Kant'ın işaret ettiği gibi "zaman hiçbir şekli kabul etmez", bu onu düşünmeyi uzamı düşünmekten daha güç kılar. Belki de, geleneksel zaman teorilerinin en az verimli yanlarından biri zamanın uzam'a koşut olarak ele alınması ve böylece de "uzamsallaştırılması" idi.
Reklam
Heidegger'e göre Varlık, geleneksel felsefede sadece bir tür mevcudiyet (presence) olarak düşünüldü. Bu mevcudiyet tarzı, felsefenin tarihini, baştan sona, Hegel'in diyalektik, ölçülebilir tarzında değil peşinen bölünemeyen, ani çağsal dönüşümler biçiminde değişikliğe uğratır. Böylece Heidegger, felsefe tarihinde Varlığın temel biçimlerinin taslağını çizer: Bir (birleştirici benzersiz Bir), Logos (bütün şeyleri koruyan toplama), idea, ousia, energeia, substans, edimsellik (actuality), algı, monad, nesnellik (objectivity), aklın, sevginin, tin'in, güç'ün istemesi anlamında konulmuş olma ya da kendini-ortaya koyma, aynı olanın başı sonu olmayan tekrarında istemeyi istemek.
Heidegger, zamanın, ilginin olanaklılık koşulu, sözgelimi onun oluşturucu yapısı olduğunu ifade ettiğinde aslında yine genellikle şu soruyu soran Kantçı çerçeve içindedir: "X'i olanaklı kılan nedir?" Bu, temel "Kendinin-dışı"nı, başka varlıkların aynı derecede gizemli kapalılığına karşıt olarak insani farkındalığı nitelendiren gizemli saydamlık ve açıklığı oluşturan üç zaman ekstasının -geçmiş, şimdi, gelecek - birliğidir. Örneğin, denebilir ki hayvanın kendinin-farkındalığı'ndan yoksunluğu, farklı bir tarzda da olsa bizim kendimizin-farkında oluşumuz kadar bize yabancıdır.
Fakat artık Dünyalılar o kadar şımarıklar, hapsedici çelik mağaralarına o kadar bağlılar ki ebediyen tuzağa düşmüş durumdalar.
Gözlerini kapayıp durma öyle. Dile getir duyduğun acıyı! Dert sustu mu Yüreğe dolar için için, yıkar yüreği!
Sayfa 108Kitabı okudu
MACDUFF Ben umutlarımı yitirdim de geldim. MALCOLM Ben de belki kuşkularımı Sizin umutlarınızı yitirdiğiniz yerde buldum.
1,084 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.