Cennete Araf’tan gidilir.
Mecdelli Meryem, İsa'nın yaralı ayaklarını gözyaşlarıyla yıkadı ve saçlarıyla kuruladı.
Gelsen de yılların yorgunluğuna düçar,
yolların dikenlerine bizar ayaklarını yıkayan olsam Ey Sertaç'ım...
Ey Şems'im!..
Senin hasretin yanında Selahaddin Zerkub'umun gözyaşları içimdeki ateşi bir nebze dahi
Senden önce kitaplarda arıyordum derinliği, kitaplardan utanıyorum.
Sen bütün kitaplardan daha derinsin.
Sana yazdığım mektuplardan utanıyorum,
kendi kendini oku.
Karanlıklardaydım.
Ve cinnetin sesi yüzümü kamçılıyor:
bir baykuş kahkahası, bir kobra ıslığı...
Karanlıklardayım.
Zindanımı aydınlatan tek ışık cıvıltılarınızdı. Yıldızım benim. Ve
Cahillerle tartışmaya girmek;
APTALLIĞIN DANİSKASIDIR.
Cahillerle asla tartışmaya girilmez,
“Aynen sen haklısın, doğrusun.
Sen inanılmaz bir zekâya sahipsin.”
denilip geçilir.
Çünkü onlar her zaman herşeyin en doğrusunu, en iyisini bilirler.
Koskoca Dünya sadece Onların küçücük, hastalıklı kafalarının ekseninde dönüyor çünkü.
Onların küçücük, dapdar pencerelerinden göründüğü kadardır çünkü;
Dünya denen muazzam gezegen.
Bu yüzden cahillerle asla tartışmaya girilmez,
Eğer giriyorsanız, kesinlikle sizde de bir sorun vardır derim..😀
Ey kalbimizde olan Nur!
Gel didinmelerimin ve arzumun sonu gel. Hayatımızın senin elinde olduğunu biliyorsun. Hayatı, kullarını sıkıntılı yapma gel.
Ey aşk! Ey Maşuk!
Engelleri AŞ ve inadı bırak da gel.
Ey hüthütlerin sahibi olan Süleyman!
Lütfedip de bizi aramak üzere gel.
Ruhlar senin kaybolmandan ötürü inleyip feryat etmedeler; miadını doldur da gel. Ayıplarını ört, iyilikleri saç, cömert olanların âdeti de böyledir, gel. Farsça ‘gel’ nasıl derler? “Biya” mı?
Ya gel veya bizim davetimize hak ver de gel. Geleceğin zaman muradımız ne de açılır. Gelmeyeceğin zaman da muradımız ne de kesat olur; gel. Ey Arab’ın Küşadı!
Ey İran’ın Kubad’ı!
Kalbimi hatıranla fethedersin, gel.
İçim sana gel deyicidir.
Ey varlığından olacak olan varlık, gel..
Gittin ya. Kalsan güzel olurdu, gitmişin neye yarar?
Sen gittin ama bak senle ilgili olan bir şey bende. Sensizlik bende. Gittin. Heyhat! Pervaneye döndü narin yüreğim sensizliğinde.
Her yalnız âşık değildir, ama her yanmış aşkın kuytusunda yalnızdır.
Ateşinden değil,
Ateşsizliğinden yanmışım diyorum.
Ey aşkın sesi, nefesi
Gel bir an evvel.
Dinsin artık kıyametin gürültüsü…
Hz. Nuh hayvanlara bir defa seslendi
Hayvanlar hemen gemiye bindiler.
İnsanları 950 sene boyunca çağırdı.
Onlar boğulmayı seçti.
Hz. Nuh’ un oğlu, en büyük davetçinin evindeyken isyanı;
Firavun’ un karısı, en büyük müşrikin evindeyken imanı seçti.
Kendi yolunu kendin seçiyorken,
sakın şartları bahane etme..
Anı yaşa !
Detaylarına dikkat et.
Karşındaki kişiye cevap ver,
O an yapman gerekenleri yap ve karşılaştığın zorluklarla mücadele et.
Kaçma !
Gerçekten yaşamak zamanıdır :
İçinde olduğun ânı , Tam olarak Yaşamak zamanı….
Yanan Alnım , Müşfik avuçlarına ne kadar da muhtaç bilemezsin...
Beni ne kadar ateşe versen de, hiçbir hatıramız küllenemez, bunu bilesin. Zümrüdü Anka gibi kendi külümden doğar
Ve katar katar turnalar gibi yine kanat vurarak yine revan olurum yollarına...
Gözlerimde bir mahmurluk, sensiz uykularımdan arda kalan
Sinemde yumru yumru
“Seni ne huzuru arayanlara, ne huzuru bulanlara, ne de huzurdan kaçanlara sordum. Güneşin sıcaklığını en iyi kim anlatabilir? Sıcaktan düşüp bayılan mı? Hayır, onun aşkı zayıftır. Güneşe yolculuk yapan mı? O da değil, gitse gitse nereye kadar gidebilir ki?
Gölgeye sığınanlara ise güneşi hiç sormamalı…
Aşk mabedim... Efendim... Söyler