Ve artık gülümsetmiyor yüzümü kuş sesleri hiçbir insan samimi gelmiyor insanlara karşı büyük bir öfke yükseliyor kalbimin derinliklerinden mezarlıklara kaçıyorum kaçtıkça kayboluyorum bedenim diri diri toprağa gömülüyor ölüler sarıyor dört bir yanımı o an ruhum bedenimden firar ediyor gözlerimi açıyorum tavanda asılı intihar ipine dalıyor gözüm boynumda güzel dururdu düşüncesi aklımı çeliyor susuyorum sustukça usulca yaklaşıyorum ölüme doğru.
On üç yaşıma dokuz tahta sığdırdım,
Ölüm evimize uğradığında büyümüştüm,
Bir acı düştü kalbime kimselere sarılamadım.
On üç yaşıma şiirler sığdırdım,
Ölüm tek gerçek deyip ağlama dediler,
Kahramanım göğe yükseldi nasıl olurda ağlamam.
Şimdi ben,
Sarhoşum biraz,
Ağlıyorum.
Şimdi ben,
Saç tellerimi topluyorum yerden,
Oysa ben kanser değilim,
Ama ölüyorum gözlerinin önünde.
Şimdi sen,
Başımı gövdemden koparırcasına, Gidiyorsun,
Öyle olsun.
Şimdi ben,
Günahkâr ellerime rağmen şiirler yazıyorum.
Şimdi sen,
Görüyorsun beni gülümsüyorsun,
Ellerinde kanımın lekesi varken.
Hatırla beni,
Bir hastane morgunda baba.
Aklımdan seni çıkaramıyor olmak,
Bir intihar aslında.
Huzurlu uyanamadığım sabahlar,
Ve aldatmak tanrıyı şeytanla ahmakça.
Aldandım,
Aldattım.
Ağladım,
Hiç korkmadım.
Hatırla beni,
Kimsesiz çocukların sesleri titretirken arş-ı rahmanı.
Gözlerimi açtım,
Bileklerimi annemin sevgisizliğine feda ettiğim sabahlara.
Ve gözlerimi kapattım korkunç kâbuslara.
Şimdi sarhoşum biraz,
Biraz buruk içim yalnızlık baş ucumda.
Çok üşüyorum geceleri,
Ve kirleniyorum insanların kirli ayakları altında.
Bir ekim sabahı gözlerimi açtım hayata.
Ellerimin arasında ölüm saklı.
Ve bir gece vurdum kendimi mezarlıkta.
Kim bilir belki yine uzatırım saçlarımı.
Titreyen ellerime rağmen yeniden yazarım şiir.
Güneşi kucaklayıp karanlıklardan kaç kurtar kendini.
Sabaha karşı saat üç gibi.
Boynuma geçirdiğim ipin fısıltısı vücudumla konuşuyor gibi.
Ayaklarım omuzlarımda ki yükü daha fazla taşıyamayacak gibi.
Çocukluğum ağlıyorken içimin en ücra köşesinde.
Bir ben kendimi öldürüyorum kendi içimde.