Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
Oguzhan kesgn
Oguzhan kesgn
@Ouzzhan
okumayı, araştırmayı, öğrenmeyi sever her zaman üretmek için çalışırım.
Gıda mühendisliği
Çanakkale onsekiz mart üniversitesi
Samsun
Samsun, 23 Aralık
39 okur puanı
Haziran 2017 tarihinde katıldı
Hiç yazmayı denediniz mi? Günlük veya kâğıt ile dertleşmeyi kastetmiyorum aslında. Öykü, şiir veya bir hikaye anlatımından bahsediyorum. Birkaç sene önceye kadar roman veya öykü bile okumazken şuan bir öykü yazıyorum. Aslında isteğim ve hobim kısa kısa birçok öykü yazmak. Aklımda birçok fikir olmasına rağmen kurmaca eseri karşıya aktarmak ve bunu etkileyici yapmak ha değince olmuyor. Bende bunun farkında olduğum için bu hobimde bana yardımcı olacak kitaplar edinmeye başladım. bu kitap da onlardan bir tanesi.
Kitabın yazarı Semih Gümüş pek çok eseri bulunun ve edebiyat dergilerine genel yayın yönetmenliği de yapmış birisi. Bu nedenle iyi bir kurmaca nasıl olur ve nasıl yaratılır iyi biliyor. Bunu yaparken de birçok dünyaca ünlü yazardan alıntılar yapıyor. Açık söylemek gerekirse bu büyük yazarların tavsiyeleri bana pek yol gösterici olamadı. Çünkü ben ve bu kitabı okuyan kişiler daha çok amatör yazarlar. Bu nedenle bu işi meslek olarak yapan kişilerin tavsiyeleri daha çok tutkuya bağlı ve derin tavsiyeler. Ancak Semih Gümüş gayet basit şekilde nasıl yazar olabilirsiniz, nasıl başlanır, yazılır ve bitirilir, öyküde olay örgüsü, anlatım biçimleri ve anlatıcı bakış açıları gibi kurmacaya dair ne varsa bahsediyor. Yazamaya karşı bir ilgi duyuyorsanız ve gerçekten en başından başlıyorsanız bu kitap okunabilir ama asla yeterli olduğunu söyleyemem. Bu kitaptan sonra yazarlık konusunda başka kitaplar da okuyunca bu kitabın daha sade ve yüzeysel olduğunu söyleyebilirim. Ama bunu olumsuz anlamda söylemiyorum. Yeni başlayan birisi için çok doğru bir kaynak olduğunu düşünüyorum.
Sanırım incelemesini yazmakta en çok zorlandığım kitap oldu. Aslında bunu incelemeden ziyade benim anlamamı kolaylaştıracak ve geriye dönüp baktığımda okuduğum kitapları hatırlayabilmek için yazıyorum. İşte bu kitap da iyice anlaşılması ve unutulduğunda tekrar hatırlanması gereken değerli bilgiler içeriyor.
Hızlı ve Yavaş Düşünme, bir psikolog
Son on senedir iyi bir okuyucu olduğumu düşünüyorum. Lise zamanında mum ışığında okuduğum kitapların damağımda bıraktığı tat tam on sene boyunca elimden hiç kitap eksik olmamasına sebep oldu. Şu on senede şu an okuduğum bir kitap yok dediğim hiç olmamıştır. Yazmak ise bambaşka bir mevzu. Son iki senedir sadece okuduğum kitapların incelemeleri ve
Okur Takip Önerileri
Buraları rüzgâr, buraları yağmur,
Sol omzuna güneşi asmadan gelme!
Sıkı bir Oktay Rıfat hayranı olan Selçuk Altun diğer kitaplarına olduğu gibi bu kitabının da adını bir Oktay Rıfat şiiri dizesinden alıyor. Diğer kitaplarıyla diğer bir benzerliği ise çok okuyan, entelektüel ve varlıklı bir ana karakter olması.
Sunay Alkan, kökeni Osmanlı paşalarına kadar dayanan ancak asıl zenginliğini yüksek görsel hafızası sayesinde kumardan kazanmıştır. İlerleyen yaşlarında ise kumar ve kitap sevdası arasında bir yazı tura atışı ile hayatı başka bir yöne evrilir. Artık daha sakin ve düzenli bir hayat yaşayacak, annesinin de münasip gördüğü bir kadın ile evlenecek ve kitaplar yazacaktı. Yazdığı kitaplar da ismini Selçuk Altun’un kitaplarında olduğu gibi Oktay Rıfat şiirlerinden alıyor. Doksan yaşına gelmiş birisinin gözünden yaşadığı olaylara kayıtsız kalışını, çarpık aile ilişkilerini ve kitabın sonundaki çarpıcı son ile kitapseverlerin keyif alabileceği ancak kimisinin de sıkılabileceği yüz sayfalık kısa bir roman.
Romanın olay örgüsü hızlı akmakla beraber çok fazla yan karakter olduğundan dikkatli okunması gerekiyor. Ara ara önceki sayfaları açıp bu isim kimdi diye baktığım oldu. Ayrıca yine bir Selçuk Altun klasiği olarak çok fazla yazar ve müzisyen ismi geçiyor. Olay örgüsü okumaya hız katarken okumayı zorlaştıran bu ayrıntılar kitabı bir ara yarım bırakmama neden oldu. Daha sonra üç dört gün içerisinde bitirdiğimde çok ilginç bir son ile birlikte damakta ilginç bir tat bırakan bir kitap oldu benim için.
Falih Rıfkı Atay’ın kalemini Zeytindağı kitabında çok beğendiğim için bir kitabını daha okumak istemiştim. Genel olarak kurtuluş savaşı sürecini ve Atatürk’e yakınlığı sebebiyle Atatürk’ün çevresinde gelişen olayları kitaplaştırmış. Bu kitabında sadece Atatürk’ün hayatını anlatıyor. Açık söylemek gerekirse iyi bir biyografiden çok lise inkılap ders kitabı dilinde yazılmış. Çok hızlı akış, detaysız ve ayrıntısız olaylar ve her ne kadar Atatürk’çü olsam da Atatürk’ü aşırı ve sürekli öven bir dil kullanması beğenmediğim taraflarıydı.
Olaylar o kadar detay verilmeden anlatılıyor ki ne bir tarih var ne de adam akıllı bir mekân. Atatürk bir gün diye başlayan ve gerçek olsa bile rivayet dilinde aktarılan olaylar bana lise düzeyine hitap ediyormuş hissi verdi. Atatürk’ü aşırı yüceltmesinin beni rahatsız eden tarafı ise benim nezdimde zaten idol olan birisinin sadece övülmesi bana o kişi hakkında bir kazanımın önüne geçtiğini söyleyebilirim. Kitap bittiğinde Atatürk hakkında yeni bir şey öğrenmediğimi söyleyebilirim. Bu kitaptan sonra Nutuk’u kitap listeme ekledim ve en kısa zamanda alıp okuyacağım.
“Neden intihar etmiyorsunuz?”
“Neden intihar etmiyorsunuz?”
Dr. Frankl varoluşsal problemlerden mustarip, hayattaki anlamını sorgulayan ve bu konuda çıkmaza düşmüş danışanlarına bu soruyu sorar. Danışanın verdiği cevaba göre ise terapinin rotası belirlenir. Eğer danışanın bu soruya bir cevabı yoksa Logoterapi ile bir cevap bulunmaya veya yaratılmaya çalışılır. Eğer hayatınızın
Çivisi Çıkmış Dünya
Uzun zaman oldu bir kitap okuyup yazmayalı. Vize sonrası boşluğu değerlendirip siyasete de artan ilgimden sonra tavsiyeler üzerine bu kitabı okudum.
Amin Maalouf Lübnan’da doğmuş Fransız okullarında okumuş başarılı bir yazar. Bu nedenle eserlerinde hep Batı ile Doğu’nun birbiri ile olan ilişkisini ve çatışmalarını işliyor. Aslında kendisi daha çok
Roman okumaya çok büyük şeyler atfetmem. Ancak zihnin atalete düşmemesine faydası büyük. Boş boş sosyal medyada dolaşmak yerine okunabilir ama öyle büyük şeyler yüklememek lazım. Hayatınıza roman veya kurgu eserler ile birşeyler katmayı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Hayat dersleri öğrenebileceğiniz, size çok şey katan kurgu eserler de olabilir ama bu bir yere kadar olur.
Ben de okuma alışkanlığımın sürmesinde ve yazma tarafında bana fayda sağladığı için kurgu eserlerlerden vazgeçmiyorum. Ama dediğim gibi kişisel gelişimimi bu türe emanet etmek yerine kurgu dışı okumalara eşlik ettiriyorum.
Gösteri Peygamberini' de bu amaçla almıştım. Kitaptan kısaca bahsetmek gerekirse Amerika'da kuytu köşede kalmış bir dine mensup Tender Branson, düşmekte olan bir uçağın kara kutusundan sesleniyor bize. Bu nedenle kitap geriye doğru akıyor ve uçağın düşmesi ile beraber birinci sayfada bitiyor.
Adını ise mensubu olduğu dinde hayatta kalan son insan olarak Amerika çapında bir kanaat önderi olması sonucunda alıyor. Konuştuğu her kelimenin, gittiği her yerin, giyeceği ve yiyeceği her şeyin önceden planlanması ile para avcıları tarafından topluma sunulan sahte, ve tam manası ile bir gösteri peygamberi.
Yazarı hepimizin bildiği Fight Clup'ın yazarı. Sıradan romanlardan sıkıldıysanız bu yeraltı edebiyatının güçlü örneğine mutlaka bi göz atabilirsiniz.
#Kısaca; kitap çok akıcı, farklı, eğlenceli, dramatik kısaca ne ararsan var.
Yakınen takip ettiğim bir girişimcinin tavsiyesi üzerine aldığım Orijinaller benim için tam bir hayal kırıklığı oldu açıkçası. Kitap bir girişimcinin başarıya ulaşma yolundaki bazı kalıplara farklı bakış açıları getirmekle beraber kendisi de önerilerde bulunuyor. Bu bakış açıları çok değerliydi ancak kitap size arka kapağında ve girişinde bambaşka şeyler vaat ediyor.
Güzel yanlarına değinirsek ilk olarak farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Keşke bu güzel bakış açılarını daha ham şekilde verseydi. Değerli kısımlara gelene kadar o kadar uzatıyor ki yazar insanın şevki kaçıyor, ama o değerli kısma gelince de hemen kaleme sarılıp not almaya başlıyorsunuz.
Kitap farklı insanların hem bir grişim ortaklığında hem de dünyamız için faydalı olduğunu savunuyor ve özetle şöyle söylüyor Adam Grant "Uyuşmayan fikirler yanlış olsa bile faydalıdır"
Immanuel Tolstoyevski namı diğer Fularsız Entel iki senedir düzenli takip ettiğim podcastlerini severek dinlediğim bir yayıncı. Uzun zamandır takip edenlerin de yine bileceği üzere bu kitap uzun zamandır çıkmayı bekliyordu. Ben artık ortada bir kitabın olmadığını bunun sadece bir mit olduğunu düşünmeye başladım ki kitap çıkıverdi.
Kitabın net bir
”Kötü alışkanlıklardan kurtulup iyi alışkanlıklar edinmek için kolay ve etkisi kanıtlanmış bir yöntem” gibi iddialı bir cümle ile başlıyor kitap.
Kitabı çok sevdiğim ve işe yarar gördüğüm için mutlaka ayrıntılı bir incelemesini Mozaik Kültür’de yazacağım.
Burayada kısaca başlıkkarını yazmak gerekirse, bir alışkanlığın sürdürebilmesi veya kötü bir alışkanlıktan kurtulabilmek için 4 yasaya dayandırıyor yazar.
1. Görünür kıl; alışkanlık kazanmak istediğiniz şeyleri görünür kılın. Örneğin kitap okuma alışkanlığı için yanınızda her zaman kitap bulundurun.
2. Cazip kılın; burada bir motivasyon ritüeli yaratabilirsiniz. Örneğin kitap okumaya başlamadan önce kahve demlemek.
3. Kolaylaştırın; bu çok önemli. Örneğin başlangıç için okuması kolay kitaplar tercih edebilirsiniz.
4. Tatmin edici kılın; alışkanlığınızı tamamladığınız zaman kendinize hızlı bir ödül verin. Örneğin kitap okuma çetelesi tutarak o gün ki hedefinizi tamamladığınızda oraya bir tik atmak bile dopamin salgılamanıza ve bir sonraki gün için motive olmanızı sağlayabilir.
4 ana başlık bunlar fakat başlıklar çok daha derinlemesine inceleniyor. Dediğim gibi mutlaka daha ayrıntılı bir inceleme yazılmalı.
Hayvanların Gizli Yaşamı dediğine bakmayın çok da gizli şeyler anlatmıyor. Nerede yaşadığınız ve hayvanlar ile ne kadar ilişkide bukunduğunuza göre değişir tabi ama genel olarak şehirli kesime yazılmış gibi. Benim kitabı beğenmeme sebebim de sanırım hayvanlar ile yakın olmam. Kitapta geçen çoğu şeyi hatta daha fazlasını bizzat yaşayıp biliyordum. Eğer hayvanlara karşı bi ilgi merakınız varsa alın okuyun, gayet akıcı, basit ve eğlenceli. Ama öyle ufuk açıcı şeyler beklemeyin.
41 tane bölümden oluşan kitapta her bölümde bir konuya değiniliyor. Bunlar; arzu, isim koyma, acı duymak, uyku gibi şeyler.
Yer yer araştırma sonuçlarına dayansa da hep köpeğini örnek gösterip hayvanların geneline kıyaslıyor. Örneğin köpeğim yanlış davranışta bulunduğunu anladığı zaman yüzünü düşürür, bu demek ki hayvanlar utanır. Yok abicim öyle bir şey. Yazarın genelde tüm örneklemi kendi çiftliği. Bu arada adam işi gereği hep doğada bulunmuş, hayvanlar ile iç içe geçmiş hayatı. Ama referans aldığı örneklem havuzu sığ olunca pek ciddiyeti olmayan, çevresini gözleme dayalı olan, dişçide sıra beklerken okunacak bir kitap yapıyor.
Bu aslında sizin de çevrenizde çok sık gördüğünüz bir mantık hatası. Kendi gözleminize dayalı üç beş örneğe bakarak o sınıfa karşı bir genelleme yapmak.
Araştırmaya dayalı güzel bölümler de yok değildi tabi ama az. Araştırmaya dayalı olanlar ise ancak o hayvan türünü kapsar. Bunu hayvanlar alemine genelleyemeyiz.
Huysuz filazof Schopenhaur…
Kitabı elinize alır almaz neden bu yakıştırmayı aldığını hemen anlıyorsunuz.
Kitap temel olarak üç yazısı üzerinden ilerliyor. Okumak, yazmak ve düşünmek. Yazılarında hem çok katıldığım hem de hadsizlik yaparak koca filazofa “Saçmalık” dediğim çok oldu. Ben daha çok Schopenhaur gibi olumsuz yönlerini dile getireceğim zira kendiside kitapta tam olarak bunu yapmış.
Özellikle okumak üzerine olan yazısında okumayı son çare olarak yani kötü birşey olarak nitelemiş resmen. İnsan düşünerek saf hali ile her doğruya ulaşabilir, en güzel düşünce ve yorumlara bu şekilde ulaşabilirmiş. Kitap okuyunca ise başkasının düşünesini ezberler zihni körelir ve etkilenirmiş. Schopenhaur herkesi kendisi gibi zannediyor sanırım. Keşke bi Anadolu’ya gelsede hiç kitap okumamış püri pak zihinler ile iki çift laf etmeye çalışsaydı.
Diğer yandan getirdiği eleştriler dönemine göre ileride fakat bize göre çok ezbere şeyler. Bu nedenle belli bir kültür seviyesinin üstündeyseniz size çok bir şey katmayacaktır ( +1 ukalalık puanı) Bir çok yanlış fikir ve mantık hataları var. Bu mantık hataları Socrates, Aristo gibi filozoflarda da var. Sanırım bu durum dönemin getirdiği bir şey olabilir.
Ayrıca bu kitaplar bana her seferinde her dönemin farklı doğruları olduğunu gösteriyor. Buna herkes anlayış gösteriyor sanırım yoksa filazofları ırkçı, cinsiyetçi ve katil övücü olarak linçlerdik.
Konu Platon ve Sokrates olunca bırakın kitap hakkında yazmayı okurken ve daha sonrasında kitabı özümserken bile mavi ekran veriyorsunuz. Bu esere gelince normalde alışık olduğum diyalog tarzı yazımdan bambaşka bir eser.
Atina’da bir arkadaşın diğerine ,Sokratesin’de bulunduğu bir şölende nelerin konuşulduğunu sorması ile başlıyor. Diğeri de
Şuana kadar okuduğum en güzel Freud kitabı. Kitap uzun cümlelerden oluşsa bile teknik bir makaleden ziyade, yine bilimin ışığında yazılmış bir düşünce yazısı gibi olduğundan gayet akıcı ve anlaşılır. Savaş ve ölüm üzerine iki yazıdan oluşuyor kitap. Bu nedenle ben de ikiye ayırdım incelememi.
1.Savaşın Hayal Kırıklığı
Freud bu yazıları yazdığı
Okuduğum kitapların birer özetinden ziyade bende yarattığı etkiyi ve düşünceyi yazmak daha faydalı geliyor. Herhangi bir anda bu yazıya denk gelen birisi ise zaten kitabın ne olduğundan ziyade bir başkasında yarattığı etkiyi merak etmesi daha olası. Hele de bu kadar popüler bir kitap olunca.
Sabahattin Ali yaşadığı dönemde ne kadar istenmeyen adam
Okuduğum dördüncü Zweıg kitabıydı ve artık okuduğum bir hikayenin Zweıg’a ait olup olmadığını anlayabilirim. Ayrıca bu kitap ile birlikte neden yazarın bu kadar popüler olduğunu da anlamış oldum. Normal hikayelerde ve filmlerde yani anlatılan öyküde giriş, gelişme ve sonuca bağlı olarak azalan ve artan bir tempo vardır. Fakat Zweıg’ n kitaplarında
Olmak yada olmamak işte tüm mesele bu
Hamlet’i duymayanımız yoktur. Hamlet’i duymadıysanız yukarıdaki sözü mutlaka duymuşsunuzdur. Onu da duymadıysanız mağranızdan çıkma vaktiniz gelmiş demektir. Dikkat gün ışığı gözünüzü yorabilir kısık gözle okuyabilirsiniz.
Shakespeare’in daha önce Coriolanus isimli tiyatro eserini okumuştum ve yıllar önce
Adını ders kitaplarında sürekli gördüğümüz ama belkide hiç okumadığımız bir yazar Çehov. En sevdiğim yönetmen olan Nuri Bilge Ceylan’ın ise esin kaynağı. NBC’nin filmleri ile Çehov’un hikayeleri arasındaki benzerliği ise hemen anlaşılıyor.
Hikayemiz Rusyanın ücra bir köyünde akli dengesini yitirip deliler koğuşuna yatırılan İvan Dmitriç ile
Kitaba geçmeden önce Freud okumak insana kesinlikle farklı bakış açıları kazandırıyor. Elbette birkaç Freud kitabı okuyarak tüm psikolojiyi çözemezsiniz ancak üzerine daha fazla okuma yapacak merakı size sağlayabilir.
Yine başlamadan söyleyebilirim ki Freud genel anlamda zaten bizim için tabu sayılan konularda yazıyor. Bu yüzden duygusal
Platonun kitaplarının ismi genelde sokratesin konuştuğu kişiler olur. Bu kitapta da ünlü retorikçi Gorgias ile diyaloğu yer alıyor. Konu genel olarak retorik olsada konuşmacılar haksızlığa uğramak yada yapmak, mutluluk mutsuzluk, iyi ve çirkin gibi konulara da değiniyorlar.
Sokrates her zaman yaptığı gibi yine karşısındakine bolca soru soruyor ve tartıştıkları konuyu benzetmeler kullanarak önce o benzetmeleri çürütüyor oradan yola çıkarak asıl meseleyi açıklıyor. Bunu yaparkende aslında tam bir İndirgemeci yaklaşım safsatası yapmış oluyor. Diyalorda bolca çarpıtma yanlış akıl yürütme var. Fakat bunun günümüzden binlerce yıl önce geçen bir diyalog olduğunu da unutmamak lazım. Sokratesin kitapta en sevdiğim tespiti ise retoriğin sanat olmadığını açıklamak için yaptığı, günümüz siyasilerini bile açıklayan o tespiti. Sokrates kalabalık önünde konuşanların kalabalığa faydalı bilgi yada temel anlamda bile bilgi veremeyeceğinden, onların asıl görevinin kalabalığı ikna etmek olduğundan bahsediyor. …
Günümüzde artık her kitapçıda, sabah programlarında, hatta haber bültenlerinde bile sağlıklı reçeteler mucize gıdalar tanıtılıyor. Bunları yaparken kimisi bilimsel olduğunu iddaa ediyor kimisi birkaç kişinin yaşadığı deneyime dayanarak sağlığınızı kurtarmanın yolunu bulduklarını söylüyorlar. Bu kitap ise öncelikle sadece sağlık konusunda değil her
