Sanatsal düzeyde betimlenmiş olan ile varlığa dokunuş, varoluşsal bir iniş olmak ile beraber, varoluşa dair yükselişi ve genişlemeyi de beraberinde getirir. Estetik ilke, mekânsal alan açmak ve varlığa dokunmak ile kendinde kılmak sanatsal oluşun gereğidir.”
Felsefe kavramsal görüyü önceler iken sanat, imgesel olan anlayışa dayalı sezgisel görüde anlayışın düşüncede daha da derinlere inmesine yardımcıdır. Felsefe kavramı, sanat ise formu önceler. Sanatçı nesnesinin imgesi üzerinden onun derinlerde yer edinmiş formuna erişir. Orada ve oradan başlayarak estetik ilkeye, zamanın ruhuna ve kendi ruh hâline göre kendi iç süreçlerinde içerik ve form ekseninde kendiliğinden yeni ve özgün bir eser üretir.
Çık, gel bana͊
Tut sıkıca, ellerimi bırakma͊ Kaybolmamak için tutun bana.
Ben sana, sen bana ayna oldukça,
Aşk ile tutundukça,
Kaybolmayız varlık deryasında.”
Canım efendim!
Yemin olsun, aşkın yakıyor beni
Her nereye gitsem,
Gözümde tüten gözlerini bir bilebilsen
Can içeri seni sakladım derunlara
Neyini kaybedersen benim sinemde ara
Sineme açtın gittin
Şiri pençeyi yara
Kime âşık kimse bilmez
Sır bu gözü kara
Leyla derken
Mevla çıkar âşıklara her dem
Semaverler kaynasa
Âşık olur demi dem.