Bir gün batımı vaktinde dağların ardından parlayan ve giderek kaybolan ışığa dalar gözlerim. daha önce hiç dalmadığı kadar derinlerdeydi düşüncelerim...
Çisil çisil yağan bir yağmur eşlik ederken benim benden içeri yalnızlığıma
Savaşı sona ermiş bir yıldız kayardı gökyüzünün derinliklerinden
Tükenmiş bir insan misali sönüp kaybolurken o yıldız
Tahmin edebilir miydi ki imkânsız bir dileğe dönüşebileceğini...
~özer~
Dolunay aydınlatırken bulutları
Ben senin bende atan kalbini dinlerdim.
Yağmur damlaları düşerken yere bir bir
Topraktan gelen senin kokundu bana...
~ÖZER~
Gözlerin bir bilinmezliğin doruk noktasıdır
Sana Senin gözlerinde kaybolmayı göstermek isterdim
Belki, belki o zaman beni anlayabilirdin
İnsan bir bilinmezliğin bu kadar acı verebileceğini nerden bilebilirdi ki.
Mesela bir yıldız olsaydın ve hep parlasaydın
Akşamları sana bakıp şiirler yazsaydım
Yada bir toprak parçası olsaydın kucağında uyusaydım
Yağmur yağınca kokun gelseydi bana
Gözleri, efendi, gözleri beni bir kurşun gibi yere yıkıyor. Başımı döndürüyor, aklım yerinden çıkıyor. Ama en kötüsü de, ne biliyor musun, tekrar tekrar vurulmak ister mi insan?