Eğer zirvede çam olamazsan,
Vadide bir çalı ol, ama ol.
Derenin yanındaki en güzel çalı sen ol,
Ağaç olamazsan küçücük bir çalı ol.
Çalı olamazsan, bir parça çimen ol,
Süsle, şenlendir bir yol kenarını.
Balina olamazsan küçücük bir balık ol,
Ama göldeki baklıkların en kıvrak olanı.
Hepimiz kaptan olamayız,tayfalar da olacak,
Hepimiz için yapacak çok şey var dünyada.
Büyük işler de var,küçük işler de,
Yapmamız gereken şey yanı başımızda.
Anayol olamazsan ol bir patika,
Güneş olamazsan, ol bir yildiz,
İster büyük ol,ister küçük,
Her zaman en iyisi ol yalnız.
Ona nasıl anlatayım ki, kolay görünen, çekici görünen şeyler sonunda onu derinliklere, rahat huzur bulunmayan, güzellikten, gerçek dosttan yoksun, bir dalındı mı bir daha kurtulunmayan derinliklere sürükleyecek?
Şu an gözlerimi kitabın kapağındaki insan suretine dikmiş, düşünüyorum. Sanki sandal da o değil de ben vardım sanki köpekbalıklarına o değil de ben vuruyordum sanki eli kanayan o değil de bendim. Kitabın nasıl bittiğini anlayamadan son sayfayı okuduğumu fark ettim. Sürükleyici ve heyecan vericiydi. Film izler gibi senaryolar gözümde teker teker canlandı. Acı çekmişti hem de çok ama yılmamıştı. Ufak bir benzetmeyle insanlarda gerçek hayatta hayallerine ulaşmak çok çaba sarf ediyorlardı. Herkesin bir gün o hayallerine kavuşması dileğiyle...
'Böyle balık ne gördüm, ne de duydum doğrusu. Ne olursa olsun onu öldürmek zorundayım. Yıldızları öldürmeye kalkmadığımıza iyi ediyoruz, ya bir de onu yapsaydık.'