Özgür Özgen

İnsanoğlunun kendi ihtiraslarının bir hapishane hücresinden daha korkunç bir esaret olduğunu anlamıştı.
Reklam
Uyum seviyordu bu çocuk; kavga dolu bir ülkede uyum özlüyordu. İnsanların birbirine iyi davrandığı bir dünyanın düşünü kuruyordu.
İnsanlar yaşlanıyordu bunun ayrıcalığı yoktu ama yaşlanan insanların bir kısmı olgunlaşmış olarak bir kısmı ise olgunlaşmadan ölüyordu. Bunun püf noktası ise bir insanın "nasıl görünüyorum"? sorusundan "nasıl görüyorum"? aşamasına geçmesiydi. Bu noktada insan artık yarışta değil jüri de olmalıydı, altın değil sarraf kimliğine bürünmeliydi, değerlendirilen değil değerlendiren konumuna geçmeliydi. Olgunlaşma bu demekti.

Reader Follow Recommendations

See All
Mutluluğun peşinden koşulamaz, o kendiliğinden ortaya çıkmalıdır. İnsanın mutlu olmak için nedeni olmalıdır ancak neden bulunduğunda insan otomatik olarak mutlu olur. Gördüğünüz gibi insan mutluluk peşinde değil daha ziyade verili bir durumun barındırdığı potansiyeli gerçekleştirerek mutlu olacak bir nedenin peşindedir.
Bir insanın yerini başka birinin almasının olanaksızlığı anlaşıldığında, varoluşu ve yaşama devam etmesi büyük bir sorumluluk halini alıyordu. Kendisini özlemle bekleyen bir insana veya bitmemiş bir çalışmaya karşı sorumluluğunu fark eden bir insan yaşamını asla çöpe atamıyordu. Varoluşunun nedenini bildiği için tüm nasıllara katlanabilir hale geliyordu.
Reklam
Reklam
60 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.