Kitap aslında Jack London’un yarı otobiyografik bir romanı. Annesini babasını kaybetmiş sadece ilkokul okuyabilen Martin’in bir gün arkadaşı Arthur’un evine gidip o eve evin ortamına daha doğrusu bu sınıftaki insanlara hayran olmasıyla başlıyor. Tabi bunda arkadaşının kız kardeşi Ruth’un etkisi büyük. Bundan sonra Martin için tam bir hayat mücadelesi başlıyor. Sevdiği kıza layık olabilmek umuduyla önce argoyla dolu konuşmasını daha sonra okuduğu kitaplarla resmen kendisini değiştiriyor, donatıyor. O kadar araştırıyor ve kitap okuyor ki yüksekokul okuyan çeşitli unvanlara sahip birçok kişiden birçok alanda daha bilgili oluyor. Bir yandan da yazmaya yöneliyor ve sevdiği kızla arasındaki sınıfsal farkı giderebilmek için bu alanda adını duyurabilmek istiyor. Aslında Jack London’ın yazarlığının başlangıcını anlatan bir roman. Ne zaman ki kız Martin’den ümidini kesiyor ve onu çevrenin sözüne uyarak bırakıyor Martin de hayattan ümidini kesiyor. Tam bu zamanda öyküleri yazıları dergilerde çıkmaya başlıyor ve Martin birden içinde olmak istediği burjuva sınıfının aranan ismi olarak buluyor kendini. Ancak Martin içinse artık o kalabalık,okuyan ama düşünmeyen sadece popüler olanın peşinden giden kafası çalışmayan bir topluluk,bir hayal kırıklığı olarak kalıyor. Yazarken bana kendimden başka kimse inanmıyor diyen Martin’in çaresizliği ünlü olduktan sonra “Ben açken neredeydiniz? Tüm bu yazıları o zaman yazmıştım, neredeydiniz?”sorularıyla dalgaların arasında kayboluyor…