Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.27
Ferhat
Ferhat
@Pdrbey
Psikolojik Danışman
Lisans
100 okur puanı
Şubat 2019 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Keşke ben yazmış olsam
Harika bir emile zola romanı ile karşı karşıyayız. Yazar bir dünya klasiği nasıl olur, evrensele nasıl ulaşılır bunun dersini vermiş. Katmanlar halinde tasarlanmış bir kurgu var. Bununla beraber iç içe geçmiş hikayeler, dramlar, açlık, isyan, sömürü, kıskançlık, ölüm şiddet... Yazar ne kadar insani ve toplumsal kavram varsa ince ince işlemiş. Fransada bir kömür madeninde işletme ile işçiler arasında başlayan ücret anlaşmazlığı sonunda büyük bir greve dönüşür. Hikayenin en üst katmanı bu. Emek ve semaya çatışması, işçi ve sermayedar arasındaki kaçınılmaz çelişki romanın ana anlatsını oluşturuyor. Yazar bu kadar büyük bir konuyu anlatırken alt kurguda işçilerin hayatlarını, çatışmalarını, kıskançlıklarını, yandaşların durumunu, zenginlerin durumunu alt kurgular olarak bize veriyor. Böylece harika bir insan anlatısı ortaya çıkarıyor. İnsanı ne çok yüceltiyor ne çok alçaltıyor. Neyse onu veriyor. İnsanın idealleri, hırsları, devrim ve şahsi ihtirasların çatışmasını ve iç içe geçmesini yazar harika bir anlatımla ortaya koyuyor. Adeta insana dair hiç bir şeyi gözden kaçırmadan kurguyu aktarıyor. Yazar Fransa maden direnişinin özünde sosyalist bir devrimin kaçınılmaz olduğunu da iyi analiz etmiş. Kitapla ilgili yazacak çok şey var ama çok uzar. Benim açımdan yazmak isteseydim bu romanı yazmak isterdim desem yeterli.
1. Cilt çok muhteşem. 2. Cilt malesef kopuk kopuk kalmış. 2. Cilt ve 3. Cilt olsa gerçek anlamda bir dünya klasiği olacakmış. Karakterin analizleri, derinlikleri ve işlenmesi çok güzel. Hikaye orijinal. Anlatım bazen yoğun ve yorucu ama gogol'un ince mizahı ile çok akıcı bir hale geliyor. Keşke diğer ciltler tam olsaydı da bir edebi şölen okumuş olsaydık.
Üst üste 3. Jack london kitabını bitirmiş bulunmaktayım. Martin eden ile güzel bir biyografi okumuştum. Adem'den önce ile çağlar öncesine gittim. Bugün de deniz kurdu ile güzel bir macera romanı okudum. İki zıt karakter arasındaki müthiş fikri mücadeyi çok güzel işlemiş london. Bir tarafta kitap kurdu bir idealist, diğer tarafta alabildiğine maddeci ve bencil biri. Bu çatışma çok güzel işlenmiş. Üstüne de london'ın deniz serüveni eklenince güzel bir eser ortaya çıkmış.
Okur Takip Önerileri
Şaşırtcı
Martin eden'i okumadan önce Jack london'ın büyük bir yazar olduğunu biliyordum. Bu eserle neden büyük bir yazar olduğunu anlamış oluyorum. Başta konusu beni kendine çekmemişti. Bu kitaba başladığıma pişman olmuştum ama sonra işler değişti. Jack london, Martin eden'i değiştirdikçe benim bakış açım da, kitaba bağlılığım da değişti.
Marquez klasik Hikayede zaman, mekan, anlatıcı gibi temel unsurları bir kenara bırakıyor. Klasik cümle yapısını da elinin tersiyle itiyor. Konu olarak çok yakıcı ve güzel bir konu. Anlatım tarzına alışana kadar baya zor geliyor. Benim çok kereler başıma ağrı girmesine neden oldu. Nokta çok az. Anlatıcı belirsiz ve çok değişken. Bir açıdan da nokta olmayınca bir anda hızlı bir okuma sağlıyor. Çok ara vermeden ve noktalı virgüllere dikkat ederek okunursa güzel bir kitaba dönüşüyor. Yazar zoralayabildiği kadar okuyucuyu zorluyor. Bununla birlikte konuyu az sözle çok ayrıntılı işliyor. Geniş zamanda ve rahat kafayla okunmalı. Yoksa yarım bırakırsınız.
Ara vermeden okunmalı bu kitap. Karakterler ve hikaye örgüsü muazzam. Başta karakterler tam anlaşılmıyor ama yazar sona doğru tüm kurguyu ve karakterleri çok güzel birleştiriyor. Sonunda da muazzam bir final ile bağlıyor. Bir daha okumak üzere bitti.
Bende mi sorun var bilmiyorum ama okuyamadım. Çeviri iyi değil. Cümleleri tam anlamıyorum. Ne anlatıyor anlayamıyorum. Belki felsefi terimleri bilmiyorum belki de yorgunken elime alıyorum. Bırakmak zorunda kaldım. Daha sonra tekrar deneyeceğim ama bitirebileceğimi sanmıyorum.
Geldik bir Yaşar Kemal kitabının daha sonuna. Yaşar Kemal bu sefer daha riskli işlere girmiş. Önce Adanalı Kaçakçı Hasan olarak çıkıyor karşımıza. Nam yapıyor civarda . İşler alıyor. Kaçağa çıkıyor. Sınırı geçiyor, pusulara düşüyor, kurşun atıp kurşun yiyor ama yine de işin iç yüzünü öğreniyor. Yani yazabilmek için vurulmayı, Suriye'de hapse düşmeyi göze alıyor. Daha sonra Erzurum' da yaşanan deprem felaketinde oraya gidiyor. Donma pahasına çadırda kalıyor. Orada yaşananları bizzat deneyimleyerek aktarıyor. Daha sonra Amasya'da sel felaketine gidiyor. Oradan bir bakıyoruz Ağrı Dağına tırmanıyor. Bir tuhaf adam bu Yaşar Kemal. Nihayetinde bunu da başarıyor. Kaçakçı hasan, dağcı Kemal... Daha sonra doğudaki tekkelerin, tarikatlerin içine dalıyor. Mürit oluyor, tövbe alıyor. Zikre katılıyor. Tarikat okullarına gidip bilgi alıyor. Her şeyi yerinde ve içinde gözlemliyor. Daha sonra mağarada yaşayan insanları aktarıyor. Daha sonra ege bölgesine gelip sünger çıkaran insanların sorunlarını aktarıyor. Ben çok kısa yazarken yoruldum ama o bu yerlere gitmiş, içine girmiş, yaşamış ve aktarmış. Çok büyük yazar Yaşar Kemal çok.
Yaşar Kemal'in röportaj serisine 2. Kitapla devam ettim. Yaşar Kemal'in neden bu kadar büyük romancı olduğunu bu röportaj serisi ile alıyoruz. Çok titiz bir gözlemci var karşımızda. Her şeyi, doğayı, insanları, hayvanları, bitkileri en ince ayrıntısına kadar gözlemlenen, analiz eden, onlardan farklı farklı anlamlar çıkaran bir usta var karşımızda.
Biz yaşar kemal üstadımızı çukurovayı eşsiz betimlemeleri ile bildirdik daha çok ama üstat röportaj ve gezi yazısı konusunda da bir derya. Gittiği yerler hakkında çok ince gözlemleri var. Çok güzel analizler yapmış. Açık yüreklilikle olumsuz yanlarını da olumlu yanlarını da yazmış. Ulaşımın zor olduğu o zamanlarda bir çok yer gezmiş. Tarihi, kültürü, efsanesi ve hikayeleri ile gittiği yerleri iyice araştırmış. O anki hallerini ince ince yorumlamış. Gittiği yerlerdeki tabiat tasvirleri o kadar güçlü ki insan oralara gitse bundan farklı bir şey bulamayacağını hissediyor. Özellikle kapadokya ve Kayseri anlatısı çok güzeldi. Son kısımda şehirden taşraya giden gençler üzerinden geliştirdiği anlatım da çok güzeldi. İyiki okudum dedim
Oblomov gerçekten bir klasik. Sadece bir roman değil, içinde felsefe, psikoloji, sosyoloji, edebiyat gibi çeşitli alanlarda bilgiler mevcut. Yazar Oblomovu ve çevresindeki karakterleri derinlemesine incelemiş. Karakterlerin psikolojik analizlerini iyi yapmış. Bazı yerlerde yavaşlasa da bazen yavanlaşsa da kişisel ve toplumsal değişimleri ele alması açısından derin bir analiz yapmış. Bazen durgun bazen çoşkun bir anlatım bazen de didaktik bir tarzla romanı devam ettirmiş. Oblomovluk bazen sizi de yakalıyor. Ona kızıyorsunuz ama kendinizdeki oblomovlukları yakalayınca onu anlıyorsunuz. Kitabın özellikle ilk bölümü çok güzel ve sağlam bir bölüm. Oblomovun boş bir karakter olmadığını ve bir felsefesinin olduğunu anlıyorsunuz. Ben kitabı okurken oblomovluk bana da sindi. Üşenmeye başladım ama sonra yazar akışı hızlandırdı ve üzerimdeki tembelliği aldı. Final de güzeldi.
Mustafa Kutlu okumalarını Mavi Kuş kitabıyla noktalamış oldum. Art arda 5 Kutlu okudum. 2 tanesi orta 3 tanesi çok iyi kitap diyebilirim. Mavi Kuş da iyi kitaplarından biri. Çok kolay okunuyor. Nasıl oluyorsa bir nefeste bitiyor. Kutlu iyi bir anlatıcı. Bir otobüs yolculuğuna çıkıyoruz bu eserde. Kahramanlar, olaylar, mekanlar, otobüste olan biten her şeye tanık oluyoruz. Güzel tesadüfler, iyi bir kurgu var. İç içe geçen kurgular var. Post modern bir kurgu. Çok da iyi ayarlanmış. Yazar sağlam bir yapı kurmuş. Gerçek ve kurgu güzel yerlerde birbirine giriyor ve ayrışıyor. Kutlu iyi son yazmakta da maharetli. Şaşırtıcı ve beklenmedik sonları var. Basit gibi ama aslında derin anlatımlar var. Kutlu okumamışlar için başta zor gelir. Ben geçen sene bu kitabı elime aldım ama okuyamadım. Kutlu'nun tarzını tanıyınca güzel bir okuma oldu. Tavsiye ederim. Eğlenceli ve etkileyici bir kitap
Vay be! Bir incelemeye böyle girmek uygun mu bilmiyorum ama bu kitap böyle bir girişi hak ediyor. Müthiş bir hikaye. Küçük bir kasabada geçen siyaset oyunlarını okuyoruz bu sefer. Bu hikayede karakterler daha belirgin. Her karakteri derinlikle analiz ediyor Kutlu, geçmişleri, duruşları, şu anki durumları, iç hesapları, dış hesapları ile tüm karakterleri canlı bir şekilde anlayabiliyoruz. Hikayede anlatılan her şeyin ve herkesin bir yeri var. Akış içerinde ve finalde bir şekilde olaya dahil oluyorlar. Kutlu tüm kahramanları ve olayları tek tek anlatıyor ve en sonda bir havuzda her şeyi birleştirip iyi bir finalle bağlıyor. Hikayede aksayan bir yer yok. Kurgu sağlam, kahramanlar gerçekçi, olay akışı mantık örüntüsüyle belli bir düzen içinde ilerliyor. Çok kolay okunan ama üzerinde düşünülmesi gereken bir kitap. Özellikle bir bölümdeki lider analizi enfes. Çok rahat okunan bir kitap olmuş. Kutlu okumak isteyenler için iyi bir başlangıç kitabı olabilir.
Güzel bir hikaye okudum. Burada Kutlu 'nun yıllar içerisinde dava olarak algılanan şeylerin nasıl yozlaştırıldığı ve araçsallaştırıldığı üzerine bir hesaplaşması var. Karakterler çok derin değil zaten mevzu da yüzeyselleşme üzerine olduğu için karakterlerin yüzeysel olması bu bağlamda iyi bir yere oturuyor. Para, makam, şan, şöhret, dünyevi
Sait faik'ten okuduğum ilk kitaptı. Bazı hikayeler çok sağlam. Çok derinlemesine bir insanı anlama yetisi var yazarın. Kahramanları sıradan insanlar ama onları öylesine iyi analiz edip onlardan öylesine çarpıcı hikayeler yakalamış ki şaşırmamak elde değil. Bunu yaparken de çok basit bir dil kullanmış. Bazen de öyle derin bir edebi bir dil kullanıyor ki biz istese çok edebi de yazardı diye anlıyoruz. Yer yer savruk bir dil, dağınık bir anlatım var. Eserin sonundaki Orhan Veli'nin anlattığı gibi. Ama çok iyi hikayeler de var. Özellikle son 4-5 hikaye çok vurucu. Son hikaye sürpriz oldu. Anlamak için iki kere okudum. Çok muzip adam Said Faik . Okuyunuz dostlar
